18 Şubat 2010 Perşembe

TEVAZU SAHİBİ BİR DEHA ATATÜRK

TEVAZU SAHİBİ BİR DEHA ATATÜRK…
Değerli okurlarım yapımcısı olduğu ‘Mustafa’ filmi ile Yüce önderimiz Atatürk’ü beklenmedik bir şekilde aşağılayan ve küçük göstermeye çalışan 2.Cumhuriyetçilerden NTV nin proğram yapımcısı ve sözde gazeteci-yazar Bay Dündar efendinin filminde göstermek istediği Atatürk’e inat aşağıda Atatürk’ün nasıl bir deha olduğuna dair bir yazı okuyacaksınız lütfen sonuna kadar dikkatle okuyunuz.Mustafa Kemal'in en büyük özelliklerinden biri de yaşadığı çağın çok ötesinde bir deha ve kahramanlıklarla dolu bir yaşama sahip olmasına rağmen, son derece tevazulu ve alçak gönüllü gerçek bir beyefendi olmasıydı.Yaşamının her anında dünya milletlerini şaşkınlığa uğratan ve mucize olarak adlandırılan zaferler kazandık -tan sonra dahi bu başarıdaki en büyük kişisel pay kendisine ait olmasına rağmen başarıyı ve yapılan övgüleri hiçbir zaman üstlenmemiş ve hep çevresindeki silah arkadaşlarına, aziz Türk Ordusu ve Türk Milleti'ne mal etmiştir.
Atatürk'ün tevazusunu ortaya koyan belgelerde şahsının bir başka özelliği de ön plana çıkmaktadır. Bu özellik söylemek istediği sözü en çarpıcı kelimelerle, en güzel manayı oluşturacak şekilde anlatmadaki ustalığıdır.Atatürk karşısındaki insanı hep en yüksek şekilde onöre etmiş ve bunu yaparken söz söyleme sanatındaki ustalığını kullanmıştır.
Alçakgönüllüğü hitabetteki ustalığı ve bu ustalığı insanları en olumlu etkileyecek şekilde kullanması, dünya tarihinde çok az büyük insanda görülen gerçek bir beyefendilik özelliğidir.
Örneğin Birinci İnönü Zaferi'nden sonra silah arkadaşı İsmet Paşa'ya yazdığı teşekkür mektubunda bu özelliğini açık bir şekilde ortaya koymuştur;
"İnönü Muharebe Meydanı'nda, Metris Tepe'de Batı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay Başkanı General İsmet'e: Dünya tarihinde sizin İnönü Meydan Muharebeleri'nde üzerine aldığınız görev kadar ağır bir görev kabul etmiş komutanlar azdır.Düşmanın çılgın istilası, azim ve hamiyetinizin kayalarına başını çarparak paramparça oldu. Namınızı, tarihin şeref sahifelerine kaydeden ve bütün milleti hakkınızda sonsuz minnet ve şükrana sevk eden büyük gaza ve zaferinizi tebrik ederken üstünde durduğunuz tepenin, size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir şeref meydanını seyrettirdiği kadar, Milletimiz ve kendiniz için parlak yükselme ile dolu bir gelecek ufkuna da baktığını ve egemen olduğunu söylemek isterim."
Ancak Atatürk'ün vurgulamakta ve yüceltmekte en hassas olduğu konu Yüce Türk Milleti'nin fedakarlığı, cesareti ve Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği özveri oldu. Nitekim kazanılan eşsiz zaferin mimarı Mustafa Kemal, bu zaferin Anadolu halkının eseri olduğunu her fırsatta en güzel şekilde dile getirdi:
"Düşünmediler ki Türkler'in vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri kendilerinin mel'un ihtiraslarına karşı daima demirden bir duvar gibi yükselecektir. Nitekim milletimiz düşmanın hazırlıklarına karşılık için, hiçbir fedakarlıktan çekinmedi. Ordumuzu takviye para, insan, silah, hayvan, araba velhasıl her ne lazımsa seve seve verdi. Avrupa'nın en mükemmel araçlarıyla donatılan Konstantin ordusundan, ordumuzun donatım itibariyle de geri kalmaması ve hatta ona üstün gelmesi gibi inanılmaz mucizeyi Anadolu halkının fedakarlığına borçluyuz." (TBMM Tutanakları, c. 12, s. 210)
Atatürk aynı alçakgönüllüğü 30 Ağustos Zaferi'nden sonra da göstermiş ve kazanılan bu büyük zaferin arkasında Türk ordusunun komuta heyetinin ve Türk subaylarının bulunduğunu belirtmiş ve büyük zaferi Türk Milleti'nin bir anıtı olarak ifade etmiştir. Eşsiz deha sahibi bu Büyük Kumandan için övünülecek tek özellik, Türk miletinin bir evladı olmak ve bu milletin ordusunda Başkumandan olarak hizmet etmekten başka bir şey değildi:
"Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu muharebe; Türk ordusunun, Türk subaylarının ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tesbit eden çok büyük bir eserdir. Bu e-ser, Türk Milleti'nin ölmez bir anıtıdır. Bu eseri meydana getiren bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğum için, sonsuza dek mesut ve bahtiyarım."Atatürk'ün sözlerinde dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da, sözlerinde Türk Milleti'nin ve Türk ordusunun bir bütün olarak işlenmesi ve millet ve ordusu arasındaki bağ ve yardımlaşmadan bahsetmesidir. Bu bağ yalnızca Kurtuluş Savaşı'nda görülmemiş, Türk Ordusu tarihinde ve Cumhuriyet sonrasındaki her dönemde de görülmüştür. Günümüzde de Türk Halkı'nın Kahraman Ordusu'na karşı gösterdiği hassasiyetin ve her Türk vatandaşının kalbinde Türk ordusunun özel bir yeri olmasının sebebi, tarih boyu süregelen ve Atatürk'ün de sözlerinde altını çizmiş olduğu bu kopmaz bağdır.
Atatürk Kurtuluş Savaşı sonrasında hükümdar diktatör, halife ve daha birçok şeyler olabilirdi fakat büyük adam olabilmek için onun parlak ünvanlara ihtiyacı yoktu. Hazırladığı ve kendi ölçüsüne göre kurduğu bir Cumhuriyet'in başkanı olduktan sonra, çizdiği medeniyet yolunda yürümeye başladı. Kendisi şüphesiz tahta çıkabilirdi. Fakat basireti buna mani oldu. Kibirsizdi, gösterişi sevmez, öğünmesini bilmezdi. Hergün biraz daha filozoflaşmış, halk arasında kıymeti artmıştır. (Atatürk Yolu, Otomarsan Kültür Yayını, s.115)
Bu büyük insanın sahip olduğu tevazu, yakın çevresi ve diğer insanlarla birebir ilişki -lerinde daha da net bir şekilde ortaya çıkıyordu. Cumhuriyet dönemi ressamlarından İbrahim Çallı'nın Atatürk'le yapmış olduğu sohbet bu tevazunun açık bir örneği olmuştur.
İbrahim Çallı'nın o gün yaşadığı izlenimleri Hasan Cemil Çanbel şöyle anlatıyor:
Çallı - "Büyük reisimiz, beni huzurunuza kabul buyurdunuz. Ve beni konuşturdunuz, siz ne büyüksünüz ki, bizi dinliyorsunuz."
Atatürk - "Ben sizi dinlerim, sizin konuşmak ne kadar hakkınızsa, benim de bu büyük millete söylemek, kendimi ona dinletmek hakkımdır."
Çallı - " Size malik olmak, bu güzel talih Türk Milleti'ne nasib oldu."
Atatürk - " Aynı milletin çocuklarının beraber bulunarak birbirini tanımaları, sevmeleri ve yüksek hislerle aynen tabi olmaları güzel bir şeydir. Eğer siz güzel sanatlar mensubu olarak bunu tesbit ederseniz bütün millete ve bütün insanlığa hizmet etmiş olursunuz."
Çallı - "Büyük Reisi Cumhur..."
Atatürk - "Hayır ben bu akşam sizinle Cumhurbaşkanı olarak değil, bir vatandaş olarak konuşuyorum. Bu memlekette ve her memlekette, daima bir cumhurbaşkanı vardır. Ben sizinle şimdi konuşurken bir vatandaş sıfatını düşünüyorum."
Çallı - "Siz bu milleti kurtardınız."
Atatürk - "Bu bahsi burada bırak, şimdi Gazi Mustafa Kemal yok, sizinle eşit koşullar altında konuşabilirim."
"Sözleriniz güzel ama bitti, yalnız sen mi söyleyeceksin. Sanatçılar sanırlar ki yalnız kendileri heyecanlanırlar. Etraflarındaki insanların kendilerinden ziyade heyecanlandıklarını unuturlar."
Çallı- "Büyük Paşam, bir eserim var, Fındıklı Sarayı'nda duruyor."
Atatürk- "Fındıklı Sarayı neresi? Ben saraylardan hoşlanmam. Devlet Başkanı olmak mecburiyetinde, İstanbul'a gittiğimde Dolmabahçe denen soğuk bir yerde oturuyorum. Ve ben orada rahatsız oturuyorum. Bir evde otursam daha rahat ederim." (Atatürk Bir Çağ'ın Açılışı, Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak, s. 349)
Atatürk bütün yaşamını cephelerde mücadele etmekle geçirmiş, bir ülkenin Kurtuluş Savaşına tek başına yön vermiş, o güne kadar hiçbir Türk'e nasip olmayan yetki ve sorumlulukla Türk ordusunun başına geçmiş ve büyük bir zafere imza atmış eşsiz bir devlet adamıdır. Ancak bu muhteşem ve kahramanlıklarla dolu tarihe sahip olan insan, günlük yaşamında gösterişten uzak sakin bir yaşam sürmeyi tercih etmiştir. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan sonraki yıllardaki yaşamı onun bu özelliğini göstermektedir.
Atatürk Ankara'da bulunduğu zamanlarını Marmara Köşkü'nde geçirir, öğle yemeklerini orada yer, sıradan bir vatandaş gibi çiftlikle meşgul olur, bazen sohbet etmek için yakın arkadaşlarına uğrardı.Atatürk, İstanbul'da iken motorla boğaz gezintisinden, Anadolu sahilini takiben Ada'ya gitmekten hoşlanırdı. En büyük zevki milletin arasına karışarak, onların eğlencesine iştirak etmekti. Herkes bilirdi ki Ata'nın en mutlu olduğu dakikalar milletiyle beraber olduğu anlardı.

ŞHT PLT ÜTGM İBRAHİM GERÇEK HAKKINDA

“ŞHT PLT ÜTĞM İBRAHİM GERÇEK’İN” GERÇEK HAYAT HİKAYESİ NEDİR?
Değerli okurlarım,Sevgili Lüleburgazlı hemşerilerim unutmayınız ki her yılın 21.Şubat tarihi bundan uzun yıllar önce bu tarihte yani “21.Şubat.1963” Perşembe günü gündüz sabahleyin saat 10.30-11.00 sularında rutin görev uçuşu için F-84 G Jet uçağı ile havalandığı Bandırma 6 Ana jet üssünden kalkarak Lüleburgaz’ın eskiden “Hava Radar Mevzii Komutanlığı” olan askeri tesisin üstüne geldiği sırada kaderin bir oyunu olarak beklenmedik bir anda uçağının hidrolik tesisatının patlaması nedeniyle arızalanarak kaçınılmaz bir sonla şehrimizin bir mahallesinin üzerine düşeceği anlaşıldığından o uçağın pilotu olan Şht.Plt.Ütgm İbrahim Gerçek’e Radar üssünden telsizle hemen paraşütle atlaması gerektiği söylenmiş olsa da bu kahraman pilotumuz bu durumda uçağının kontrolsüz bir şekilde şehrin üstüne düşerek daha büyük bir faciaya neden olacağını düşünerek ani bir kararla adeta canını feda edercesine saniyeler içersinde uçaktan atlamayarak uçağının o zaman bomboş bir tarla olan ama günümüzde bir mahalleye dönüşen boş bir arsaya çakılarak anında şehit düşmüştür.
Merhum’un Soyadı gibi gerçek bir olay olan bu acı olayın üzerinden geçen zamanda Lüleburgaz’ı olası bir faciadan kurtaran bu kahramanın hayat hikayesi öğrenildiğinde İlçemizde inanılmaz bir üzüntü yaşanmıştı.Çünkü Şht.Plt.Ütgm İbrahim Gerçek 1939 Büyük Erzincan depreminde bütün ailesini kaybederek öksüz ve yetim kalmıştı.Devletimizin himayesinde büyüdüğü Yetiştirme yurdundan Kuleli Askeri Lisesini kazanmış oradan da kendi istek ve arzusuyla gittiği Hava Harp Okulun dan (1959-1.) derecesiyle mezun olmuş,İzmir Hava Eğitim merkezinde aldığı uçuş eğitimiyle Hava Jet pilotu olarak nasp olduğu Şanlı Hava Kuvvetlerimizin Bandırma 6 Ana Jet üssü komutanlığı emrinde görev yaparken 21.şubat 1963 ikili tim halinde Lüleburgaz’da uçarken meydana gelen meşum kazada Lüleburgaz’da şehit düşmüş ve aziz naaş’ı Hava Kuvvetlerince Bandırma’da mevcut “Hava Şehitliğin ”de toprağa verilmiştir Gerçek mezarı bugün Bandırma da olup yanı başında yine kaderin bir başka tecellisi olarak Malatya’da kendisi gibi beklenmedik bir şekilde şehit olan aslen Lüleburgaz’ın Hamitabat köyünden “ Şht.Plt.Ütgm.Mustafa Özdilek” ile yan yanadır.
Ölümünden bir yıl sonra İlçemizin o tarihteki Belediye Başkanı merhum İrfan Oruç zamanında Şht.Plt.Ütgm. İbrahim Gerçek’in bu kahramanlığını ebediyen yaşatmak ve gelecek kuşaklara örnek bir isim olarak kalması için Lüleburgaz halkınca açılan büyük bir yardım kampanyası ile şimdiki Gençlik Parkı denen yerde Şht.Plt.adına çok özel bir projeyle “Hava Şehitleri Anıtı” yapılmış ve açılmıştır.Yıllarca bu Anıtta pek çok anma törenleri yapılmış olmasına karşın aradan geçen uzun yıllar sonrasında burasının şehrin tam ortasında kalan bir yer olmasıyla birilerine rant sağlamak amacıyla iyi korunamadığından bahisle zamanın bir başka Belediye Başkanı Ahmet S.Özbek döneminde Belediye meclisinde alınan bir kararla yıktırılarak ortadan kaldırılmış ve böylece Lüleburgazlıların canını kurtarmak için kendi canını veren kahraman ve aziz bir Türk subayının hatırası Lüleburgaz’dan silinmiştir.Bu yetmiyormuş gibi uçağının düştüğü nokta olan yer önceden planda yeşil alan iken sonradan İmar planında yapılan değişiklikle arsaya dönüşmüş burası arsa olarak satıldığından Türk Hava Kuvvetlerince dikilen mihenk taşı satın alan kişiler tarafından parçalanarak kırılmış ve halende öyledir.Bir diğer ayıpta Şht.Plt. adının verildiği Caddenin tabelasında yıllarca adı yanlış yazılmıştır.Sarı çizmeli Mehmet ağa misali ne arayanı var nede soranı var olmadı için adı hep “Pilot.İbrahim Gerçeker Caddesi“diye yazılarak halkımıza yutturulmuştur.
Yeni kitabımı yazarken işte böylesine büyük bir kahramanın gerçek hayat hikayesini öğrendiğimde anısına yapılan ancak yıktırılan anıtının İlgililerden tekrar yapılarak Lüleburgaz’da dikilmesini istediğimde inanılmaz zorluklar ve güçlüklerle karşılaşmama rağmen yaklaşık beş yıldan beri şehidimizin hakkını arayan bir kimse olarak en olumlu gelişme TOKİ idaresi tarafından Lüleburgaz’da yapılan evlerindeki İlköğretim okuluna Şht.Plt.Ütgm.İbrahim Gerçek ismi verilmiştir.İnşallah bu günüde göreceğiz…

ATATÜRK SİNEMASI ÜZERİNE GÖRÜŞLERİM

MEMLEKETTE BAY DÜNDAR DIŞINDA YAPIMCI YOKMU?
Ntv ‘de Canlı Gazte sunan Bay Dündar denen sözde belgeselci araştırmacı gazeteci kişilik bozukluğu olan ince seslinin yapmış olduğu “Mustafa “ filminin tartışmaları bitecek gibi değil.Özellikle Çılgın Türklerin yazarı büyük insan Turgut Özakman’ın basında çıkan röportajlarından anlaşıldığı üzere Bay Dündar denen Ticaret Atatürkçüsü kişi Büyük Önder Atatürk’ün bilinen ve arşivlerde var olan fotoğraflarından aldıkları görüntüleriyle dijital teknik kullanılarak yaptığı son yılların tartışılan filmi “Mustafa” üzerine ülkemizde kopan fırtına dinmek bilmiyor. Nasıl dinsin ki kendisine 2.Cumhuriyetçi denen bir takım entel dantel ot obur kafalı sakallı çağın gerisinde kalmış bazı İstanbul’un snop züppelerinin tele-vole kültürüne ve bazı gerici kafaların ekmeğine yağ süren yabancılara özelliklede kapısında kul köle olduğumuz AB’nin ikiyüzlü riyakar sözde dost aslında en büyük düşman olan Ülkelerine -isimlerini siz biliyorsunuz- hizmet eden fikirleriyle yapılan bu filmin Atatürk gibi bir büyük insanı değil küçültmek ancak yücelteceğini hiç hesaplamış olacaklardır.Neyseki Sanatçı Zülfü Livaneli’nin yapımcısı olduğu VEDA filmi ile Mint Yapım Birol Güven’in senaryosunu Büyük Atatürkçü yazar Turgut Özakman’a yazdırdığı DERSİMİZ ATATÜRK filmleri Can Dündar’a dersini verecektir
Biz Atatürkçüler Mustafa filmini çevirenlerin hangi yüzle toplum içine çıktıklarını hep biliyoruz zaten Ulu Önder Atatürk’te bundan 70. yıl öncesinden bu tip sahtekar ve riyakar insanların olabileceğini düşünerek bizlere şunları söylemişti.
”Bir zaman gelir,beni unutmak ve unutturmak isteyen gayretler belirebilir.Fikirlerimi inkar edenler ve beni yerenler çıkabilir.Hatta bunlar,benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir Fakat ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki bu fikirler Hint’ten Mısır’dan döner dolaşır gene gelir verimli neticeleri kalpleri doldurur.”
İşte bu açıdan baktığımızda Bay Dündar gibi yerli entel dantel uşakların veya bazı din bezirganlarının günümüzde ve önümüzdeki yıllarda da olacağını uzun yıllar öncesinden gören ölümsüz insan dahi Atatürk bize kendisini en iyi anlayalım diye “NUTUK” eserini miras bırakmıştır.Nutuk’ta anlattıkları tamamen Atamızın kendi el yazısı ile yazılmış olup kendi öz fikirleridir.Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunun kronolojik ve bibliyografik anlamda ki ilk ve tek eseridir.Biz orada yazılanlara inanırız ve onları tanırız.Bay Dündar ve onun gibi zihniyetini temsil eden satılık uşakların değil.
Ey Bay Dündar yapmış olduğun Sabancı Holding ve NTV destekli bu filmin için aldığın 700 Bin TL yani 700 milyar TL para sana haram zıkkım olsun ne yazıktır ki sana bu parayı ödeyenler arasında Atatürkçü rahmetli Sakıp Ağanın yeğeni olan şimdiki SAbancı Holding Yönetim kurulu Başkanı olan Sn Güler Sabancı’dan beklenen bu ülkenin kurucusu olan Yüce Atatürk hakkında ABD deki Hollywood sinemasının tekniklerini kullanarak dünyaca ünlü Paramount Metro Golden Mayer vs. gibi devasa film şirketlerinden birisine senaryosunu bizzat en büyük Gazeteci ve yazar Banu Avar’ın yazacağı “Bir milletin Atası Atatürk ve Dehası” isimli bir filme sponsor olmanız ve bunu Sabancı Holding ile NTV sahibi Garanti Bankasının sahibi Sn Ferit Şahenk ile birlikte finanse ederek kendinizi affettirmenizdir.
Yoksa bu Millet sizin yıllardan beri hangi şartlarda nasıl karun kadar zengin olduğunuzu çok iyi bilmekte ve günü gelince de hesabını soracaktır.Şurası bir gerçektir ki bunlar her devirde olacaktır yeni değil bunlar ayni merkezden yönetilen Vatan haini, riyakar dönek ve satılık başka devletlerin kuklası olanlardır.Bu tip insanların Atatürk hakkında ne yapsalar ne etseler Milletin gönlündeki Atatürk sevgisini atamayacaklarını bildiklerinden dış güçlerden sağladıkları parayla satılarak aldıkları maddi güçle milleti alıştıra alıştıra Atatürk’ten soğutmaya bakacaklardır.
Oysa Ulu önderimizin sözlerini de hiç okumazlar ve görmezlermi.Bakın Atatürk ne diyor: “İki Mustafa vardır.Biri ben,et ve kemik geçici Mustafa Kemal…İkinci Mustafa Kemal,onu “ben” kelimesiyle ifade edemem;o,ben değil bizdir!O,memleketin her köşesinde yeni fikir,yeni hayat ve büyük ülkü ile uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur.Ben onların rüyasını temsil ediyorum.Benim teşebbüslerim,onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir.O Mustafa Kemal sizsiniz,hepinizsiniz.Geçici olmayan,yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal budur!”
Yıllardan beri bu satılık kafaların yaptığı en büyük kötülüklerden biriside Atatürk’ün Yüce Dinimiz İslam’a karşıymış gibi gösterilip yıpratılmasına neden olmalarıdır. Oysa Yüce Atatürk asla kutsal İslam dinine karşı değil de bazı hurafeci geri kafalı din bezirganlarına ve günümüzde de hala örnekleri var olanlara karşı çıkmıştır.O’nun Osmanlının çökmesine neden olan fanatik din bağnazlığı ve din tacirlerine karşı yürüttüğü bilimsel ve akıllı devrimlerle yapmak istediği reformlara karşı kuyruk acısı olanlar hep olmuştur.Onun koyduğu Laiklik sayesinde din ve devlet işlerini ayırmıştır.Atatürk’e karşı olan din tacirleri her türlü haltı yerken O bunları önlemek için uğraşmış ve elbette birçok düşman kazanmıştır.Bütün hainler bilsinler ki Atatürk eğer ki isteseydi sizin çok sevdiğiniz Padişahınız da Halifeniz de olurdu ve adına da sinemalarda oynayan “Son Osmanlı” filmi gibi “Padişah-Halife 7. Mustafa” sıfatını eklerdi ama gene de ayni yeniliklerini yapardı.Bu O’nun dinimize değil karşı olması aksine dinimize saygılı olmasıdır.Günümüzdeki gerçek Din alimlerinin Atatürk’ü koruması şarttır.Atatürk’ün İlk Diyanet İşleri Başkanı olarak atadığı büyük alim din adamı merhum Elmalılı İbrahim Hakkı Hocanın yazdığı ve anlattığı bir çok tarihi olay vardır.Örneğin bazı alçakların yapmak istediği gibi Atamız asla Yüce İslam dinine asla karşı değil günümüzde bazı ülkelerde yaşanan şeriat ve benzeri yaşam biçimine karşı olması bir reformcu için en doğal olaydır.Bu nedenle de hiçbir İslam ülkesinde yer almayan Laiklik ilkesi sadece Türkiye de Anayasa ile korunan bir nizamdır.Bunun için bakınız Atatürk söylemiş:
“Artık Türkiye din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir.Bu gibi oyuncular varsa,kendilerine başka taraflarda iş arasınlar!Mazinin dalgınlıkları,paslı durgunlukları,Türkiye halkının dimağından silinmiş olduğunda şüphe ve teretdüte yer yoktur.Eriştiğimiz mesut vaziyetten bir adım geriye gitmek,kimsenin söz konusu etmeye dahi yetkili kat’i bir hakikattir.”
Atatürk düşmanları şunu bilsinler ki biz Atatürkçüler bir ölür bin doğarız Bay Dündar gibi,Hasan Mezarcı gibi ,Almanya’da ki Kara ses gibi,TBMM de Demokrasi adına bölücülük yapan uşaklar bu memleket sizin gibi sahibinin sesi satılık uşakları çok gördü geçirdi ne yapsanız ne etseniz Ulusumuzu Atatürkçülükten Atatürk’ün yolundan ve Kemalizm sevgisinden asla ve kat’a vazgeçiremezsiniz.Hele bu memlekette TSK gibi yüreklerinde bitmez bir Atatürk sevgisi taşıyan bir kurum oldukça sizler daha çok havanızı alırsınız.Türk Ulusuna hür ve bağımsız bir devlet kuran Yüce Atatürk ve O’nun kahraman silah arkadaşlarına Yüce Allah’tan gani gani rahmetler dilerim.

ATATÜRK HAKKINDA GERÇEK DİN GÖRÜŞLERİM

“MUSTAFA” FİLMİNE İNAT ATATÜRK HAKKINDA DOĞRU OLANLAR …
Değerli okurlarım,”Mustafa” filminde halkımıza BİLEREK çarpık olarak anlatılan Yüce Atatürk’ün özel hayatına karşıt olarak Atatürk hakkında bilinmesi gereken değişik konularda sizleri aydınlatmak için ekte sunuyorum.Ey Can Dündar denen TİCARET ATATÜRKÇÜSÜ yapımcısı olduğun sözde Atatürk’ün insan tarafını anlatan “MUSTAFA” filmindeki yalanları bir düşün birde benim size yazdığım “İnsan Atatürk” hakkında yazdıklarımı iyi okuyun ve kimin haklı olduğuna kimin iftiracı olduğuna siz karar verin derim.Ayrıca Mustafa filminin tahribatını silmek amacıyla Şubat ayı içinde Sinemalarda gösterime girecek olan Sanatçı Zülfü Livaneli’nin “VEDA” filmi ile Atatürkçü Büyük insan Turgut Özakman’ın senaryosunu yazdığı ve Mart ayında yine sinemalarda gösterime girecek olan Birol Güven’in MİNT yapımı tarafından çekilen “DERSİMİZ ATATÜRK” filmlerinide heyecanla bekliyoruz
1."ATA" LAFINI SEVMEZDİ:"Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine “Ata” diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.
2.EN SEVDİGI YEMEK:Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayati boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düskün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.
3.EN BUYUK HAYALI DÜNYA TURUNA CIKMAKTI:Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.
4.BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUSU" YDU:Binlerce kıtabı vardı.Ama bunların arasında bir tanesini hayati boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü
“Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rast gele bir yerinden açar, birkaç sayfa okurdu.
5.KABUL SALONUNDAKI AT YAVRUSU: Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği,Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti..
6.TAM BIR SALON ADAMI: En sevdiği dans Vals’tı. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.
7.GÖMLEKLERININ TÜMÜ BEYAZDI:Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasına öncülük
edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.
8.DOLABINDA LACIVERTE YER YOKTU:Takim elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi.Lacivert takim giymeyi pek sevmezdi.
9.ÖLÇÜLERI: Boyu 1.74 idi.Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının
ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.
10.RUMELI ŞIVESI: Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri
Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.En çokta “ Çocuk ! “derdi
11.HAZİN BIR HIKAYE:Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanim`in mezarının nerede olduğu bilinmiyor.
12.CUMHURBASKANLIGINDAN SIKILIYORDU:Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyordu, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.
13.PAPA`NIN TEMSILCISINE ELBISE:Kılık-Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca, Monsenyor Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.
14.KENDISI TIRAŞ OLMAZDI.:Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi.Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.Mutlaka Berberi Traş ederdi.
15.DÜZEN TAKINTISI VARDI:Evinde ,Çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.
16.HOŞGÖRÜLÜ LIDER:Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış,"Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e hakaret etmişti.Mahkemeye çıkarılacak tı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.
17.SIGARA PAZARLIGI:Hastalığının başlanğıcın da kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuştu, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti:"Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".
18."BU NASIL HALKCILIK?":Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti.Kondüktörün
milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmiş nedenini sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.Bugünde Uçakların Trenlerin ve TBMM lokantasında yenen yemeklerin neredeyse beleş olduğunu bir bilse ne derdi acaba?
19."LAIKLIK ADAM OLMAKTIR!":İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini
kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye şu tarihi cevabı vermişti: "Adam olmak demektir hocam,adam olmak!"
20.KURBANLARI BAGIŞLARDI:Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını dönerdi yada kesilmelerini engellerdi.
Günümüzde ise yapılan hayvan katliamına kimse hava atmak uğurunda dur bile demiyor
21.YABANCI DİILE MERAKI:Askeri lisede öğrenmeye başladığı o yılların en popüler yabancı dili olan Fransızca'yı sonraki yıllarda oldukça geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.
22.FASULYESINE POKER:Kumardan asla hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla eğlenmek için fasulyesine poker oynardı.Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.
23.KAN GORMEYE DAYANAMAZDI:Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmis ve yüzlerce binlerce cesetleri görmüş biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dişinda kan görünce fenalaşmasıydı.
24.KULAKLARI DUYAN TEK KISI:Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu espirili bir dille
anlatmıştı:"T.C`de bir tane kulakları duyan bir kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".demiştir.
25.BIR RICASI BAŞ AÇTIRDI:Bir gün halk arasında dolaşırken kara çarşaflı bir kadına rastlamışs, "Hafız Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın?" diye kibarca sormuştu.Kadın baş örtüsünü açarak , Atatürk`un önünde eğildi ve ellerini öptü.
26.BILARDO VE YÜZME:Sportmen bir kişiliği vardı. Her gün at biner , yüzmeye gider ve
Geometrik desenler çizdiğinden bilardo oynardı.
27.EN BAŞARILI DERS.:Eğitim hayati boyunca en başarili dersi Matematikti. Pozitif
bilimlere ilgisi hayati boyunca sürdü.Akla dayalı Fen ve Matematik Bilimlerine hep inandı.
28.YAĞCILARA GEÇİT YOK:Yağcılara yalakalara çok kızardı Bir akşam sofrasinda kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.
29.SON YILBASI GECESI:1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dişişleri Bakanı
Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki kullanmadığı bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.
30.KÖŞKTEKI GÜVERCİNLİK:Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının
ilgilendigi güvercinligi vardı.Zaman zaman onlarla vakit geçirirdi.
31.YURDDIŞINA RESMİ GEZİ YAPMADI AMA DÖNEMİN DEVLET BÜYÜKLERİ HEP AYAĞINA GELDİ.Bunlardan İngiltere Kralı V Charles için verdiği akşam yemeğinde bir garsonun servis sırasında elindeki tepsiyi düşürmesiyle salonda esen buz gibi bir havada Krala dönüp,”Haşmetmaap Ben bu millete her şeyi öğrettim ama uşaklığı bir türlü öğretemedim lafı”inanılmaz alkış topladı.
32.DİNİNE SON DERECE BAĞLI İMANLI BİRİSİYDİ LAKİN HURAFELERE DİN BEZİRGANLARINA ÇOK KIZARDI:Atatürk’ün dindar bir kimliği vardı ama bunu asla siyasete alet etmedi ve bunu yapanlara çok kızardı.Bu yüzden din ve devlet işlerini ayırmak adına İslam ülkeleri içinde ilk kez Laiklik kavramını getirdi.
33.ÇOK OKUYAN VE YAZAN BİR KİMSEYDİ.Hayatı boyunca hatta cephelerde bile savaş sırasında top sesleri gürlerken bile okumaktan haz duyardı.Büyük Nutuk eserinide günlerce kapandığı odasında yüzlerce olayı hafızasından süzerek yazdı ve TBMM Kürsüsünden tamamını ayakta durarak okudu.
34.DİKTATÖRLÜKLE HİÇ ALAKASI OLMADI:Döneminde yaşanan Dünyadaki siyasi yapıda Devletler Lenin gibi kızıl Diktatör,Mussolini ve Hitler gibi faşist diktatörlerle yönetilirken asla ve kata onlara özenmedi isteseydi onlar gibi halklarını gözünü kırpmadan ezmek yerine Türk Halkına her alanda sahip çıkarak genç Türkiye Cumhuriyetini kurdu ve bu uğurda ölünceye kadar çalıştı.
35.ARKADAŞLARINA KÜSMEDİ DARILMADI.Atatürk asla arkadaşlarına küsmedi darılmadı bazı dedikoducular yüzünden şimdiki gibi Devletini korumak adına onları uyardı.
36.KENDİSİNE SUİKAST DÜZENLEYENLERİ AFFETTİ.İzmir suikastinde tutuklanan bazı yakın arkadaşlarını idamdan kurtarıp affetti.Diktatör olsaydı Stalin gibi Lenin gibi değil onları onların tüm yedi sülalesini öldürtürdü.
37.DUYGUSAL VE SERT MİZAÇLIYDI:Atatürk küçük yaşta öksüz kalınca Annesine sığındı ve duygusal bir çocukluk geçirdiyse de,büyüdüğünde oldukça sert mizaçlı birisi oldu.
38.TÜRK TARİHİNDE İLK MAREŞAL OLDU:Türk tarihinde Meydan savaşı dediğimiz göğüs göğse savaştığı için Askerlikteki son unvan olan ilk Mareşal oldu.Sonrasında kendisi gibi olan Fevzi Çakmak’a da bu unvan verildi.
39.TAM BİR ASKERDİ:Atatürk yaşamına yön veren mesleği olan Askerliği çok ama çok severdi.Yetiştiği Harbiye’yi ve asker ocağını asla unutmamıştır.Her vesileyle Mehmetçik ile şakalaşır çevresindekilere onların nasıl zeki ve kahraman olduğunu vurgulardı.Hatta bir gün bir Mehmetçik’e kendisiyle güreş tutmasını istediğinde Mehmetçiğin cevabı karşısında gözyaşlarını tutamamıştı.Mehmetçik Atatürk’e “Aman Komutanım siz dünyanın en kuvvetli ordularının sırtını yere getirmiş bir kahramansınız,ben sizi nasıl yenerim.”demişti.
40.ÇOK GENÇ ÖLDÜ:Atatürk yaşamı boyunca hep mücadele ederek bir kere bile şimdiki gibi Barış yaşanan yılları görmedi mesleğinin getirdiği stresler sonucunda çok genç yaşta 57 yaşında vefat etti.Silah arkadaşları İnönü 101 Celal Bayar 103 yaşında öldüler.Bu millet hep Atatürk 100 yaşına kadar yaşasaydı Türkiye Cumhuriyeti Dünyaya bedel olurdu diye boşuna söylemiyordur.Bence de Ortadoğu’nun bu karmaşık ortamını çözer bizde İsviçre’si olurduk
41.19 YÜZYILIN DEVRİLMEYEN YAŞAYAN TEK LİDERİ KALDI:Atatürk’ün ne kadar büyük bir deha ve ölümszü bir lider olduğunu anlamak istiyorsanız,O’nunla birlikte yaşamış olan dönem Liderleri içinde yıkılmadan hala milletinin kalbine taht kurmuş karizmatik bir lider olarak ilalebet yaşayacak tek Lider olmasından korkan bazı AB ve ABD yandaşları kişiler tarafından tarihten ve Türk insanının gönlünden silinmeğe çalışılsa da bunu başaramayacakları kesindir.Ne mutlu Türküm Atatürkçüyüm,Kemalistim diyene,yuh olsun Yüce Atatürk sayesinde bu devletin havasını suyunu kirleten vatan haini işbirlikçi ermeni dönmesi kuklalara ve Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmeğe çalışan işbirlikçi yerli satılmış daha doğru dürüst konuşmasını bile bilmeyen kör cahillerin ve teröristlerin Allah belalarını versin.
Bu Devlette bu Millette Türk’tür,daima ve ilanihani Türk kalacaktır.Yeterki Allah bu Millete Vatan şairi Akif’in dediği gibi bir sefer daha İstiklal Marşı yazdırmasın.Atatürk’ün kurduğu ve gençliğe yani bizlere emanet ettiği bu Devlet hep yaşadı hep yaşayacaktır.Çünkü Atatürk hiçbir zaman Türk Milletinin üniter devlet yapısından uzaklaşmaması için Misakı milli sınırlarını çizdi ve Yurtta Barış,Dünyada Barış sloganına inandı.Allah gani gani rahmet etsin

ATATÜRK VE HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKEN DOĞRULAR

“MUSTAFA” FİLMİNE İNAT ATATÜRK HAKKINDA DOĞRU OLANLAR …
Değerli okurlarım,”Mustafa” filminde halkımıza BİLEREK çarpık olarak anlatılan Yüce Atatürk’ün özel hayatına karşıt olarak Atatürk hakkında bilinmesi gereken değişik konularda sizleri aydınlatmak için ekte sunuyorum.Ey Can Dündar denen TİCARET ATATÜRKÇÜSÜ yapımcısı olduğun sözde Atatürk’ün insan tarafını anlatan “MUSTAFA” filmindeki yalanları bir düşün birde benim size yazdığım “İnsan Atatürk” hakkında yazdıklarımı iyi okuyun ve kimin haklı olduğuna kimin iftiracı olduğuna siz karar verin derim.Ayrıca Mustafa filminin tahribatını silmek amacıyla Şubat ayı içinde Sinemalarda gösterime girecek olan Sanatçı Zülfü Livaneli’nin “VEDA” filmi ile Atatürkçü Büyük insan Turgut Özakman’ın senaryosunu yazdığı ve Mart ayında yine sinemalarda gösterime girecek olan Birol Güven’in MİNT yapımı tarafından çekilen “DERSİMİZ ATATÜRK” filmlerinide heyecanla bekliyoruz
1."ATA" LAFINI SEVMEZDİ:"Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine “Ata” diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.
2.EN SEVDİGI YEMEK:Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayati boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düskün değildi ama canı istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.
3.EN BUYUK HAYALI DÜNYA TURUNA CIKMAKTI:Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.
4.BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUSU" YDU:Binlerce kıtabı vardı.Ama bunların arasında bir tanesini hayati boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin'in ünlü
“Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rast gele bir yerinden açar, birkaç sayfa okurdu.
5.KABUL SALONUNDAKI AT YAVRUSU: Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği,Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti..
6.TAM BIR SALON ADAMI: En sevdiği dans Vals’tı. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.
7.GÖMLEKLERININ TÜMÜ BEYAZDI:Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasına öncülük
edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.
8.DOLABINDA LACIVERTE YER YOKTU:Takim elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi.Lacivert takim giymeyi pek sevmezdi.
9.ÖLÇÜLERI: Boyu 1.74 idi.Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının
ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.
10.RUMELI ŞIVESI: Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri
Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.En çokta “ Çocuk ! “derdi
11.HAZİN BIR HIKAYE:Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanim`in mezarının nerede olduğu bilinmiyor.
12.CUMHURBASKANLIGINDAN SIKILIYORDU:Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyordu, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.
13.PAPA`NIN TEMSILCISINE ELBISE:Kılık-Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca, Monsenyor Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.
14.KENDISI TIRAŞ OLMAZDI.:Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi.Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.Mutlaka Berberi Traş ederdi.
15.DÜZEN TAKINTISI VARDI:Evinde ,Çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.
16.HOŞGÖRÜLÜ LIDER:Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış,"Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e hakaret etmişti.Mahkemeye çıkarılacak tı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.
17.SIGARA PAZARLIGI:Hastalığının başlanğıcın da kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuştu, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti:"Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".
18."BU NASIL HALKCILIK?":Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti.Kondüktörün
milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmiş nedenini sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.Bugünde Uçakların Trenlerin ve TBMM lokantasında yenen yemeklerin neredeyse beleş olduğunu bir bilse ne derdi acaba?
19."LAIKLIK ADAM OLMAKTIR!":İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini
kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye şu tarihi cevabı vermişti: "Adam olmak demektir hocam,adam olmak!"
20.KURBANLARI BAGIŞLARDI:Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını dönerdi yada kesilmelerini engellerdi.
Günümüzde ise yapılan hayvan katliamına kimse hava atmak uğurunda dur bile demiyor
21.YABANCI DİILE MERAKI:Askeri lisede öğrenmeye başladığı o yılların en popüler yabancı dili olan Fransızca'yı sonraki yıllarda oldukça geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.
22.FASULYESINE POKER:Kumardan asla hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla eğlenmek için fasulyesine poker oynardı.Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.
23.KAN GORMEYE DAYANAMAZDI:Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmis ve yüzlerce binlerce cesetleri görmüş biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dişinda kan görünce fenalaşmasıydı.
24.KULAKLARI DUYAN TEK KISI:Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu espirili bir dille
anlatmıştı:"T.C`de bir tane kulakları duyan bir kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".demiştir.
25.BIR RICASI BAŞ AÇTIRDI:Bir gün halk arasında dolaşırken kara çarşaflı bir kadına rastlamışs, "Hafız Hanım benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın?" diye kibarca sormuştu.Kadın baş örtüsünü açarak , Atatürk`un önünde eğildi ve ellerini öptü.
26.BILARDO VE YÜZME:Sportmen bir kişiliği vardı. Her gün at biner , yüzmeye gider ve
Geometrik desenler çizdiğinden bilardo oynardı.
27.EN BAŞARILI DERS.:Eğitim hayati boyunca en başarili dersi Matematikti. Pozitif
bilimlere ilgisi hayati boyunca sürdü.Akla dayalı Fen ve Matematik Bilimlerine hep inandı.
28.YAĞCILARA GEÇİT YOK:Yağcılara yalakalara çok kızardı Bir akşam sofrasinda kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.
29.SON YILBASI GECESI:1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dişişleri Bakanı
Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki kullanmadığı bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.
30.KÖŞKTEKI GÜVERCİNLİK:Kuşları çok severdi.Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının
ilgilendigi güvercinligi vardı.Zaman zaman onlarla vakit geçirirdi.
31.YURDDIŞINA RESMİ GEZİ YAPMADI AMA DÖNEMİN DEVLET BÜYÜKLERİ HEP AYAĞINA GELDİ.Bunlardan İngiltere Kralı V Charles için verdiği akşam yemeğinde bir garsonun servis sırasında elindeki tepsiyi düşürmesiyle salonda esen buz gibi bir havada Krala dönüp,”Haşmetmaap Ben bu millete her şeyi öğrettim ama uşaklığı bir türlü öğretemedim lafı”inanılmaz alkış topladı.
32.DİNİNE SON DERECE BAĞLI İMANLI BİRİSİYDİ LAKİN HURAFELERE DİN BEZİRGANLARINA ÇOK KIZARDI:Atatürk’ün dindar bir kimliği vardı ama bunu asla siyasete alet etmedi ve bunu yapanlara çok kızardı.Bu yüzden din ve devlet işlerini ayırmak adına İslam ülkeleri içinde ilk kez Laiklik kavramını getirdi.
33.ÇOK OKUYAN VE YAZAN BİR KİMSEYDİ.Hayatı boyunca hatta cephelerde bile savaş sırasında top sesleri gürlerken bile okumaktan haz duyardı.Büyük Nutuk eserinide günlerce kapandığı odasında yüzlerce olayı hafızasından süzerek yazdı ve TBMM Kürsüsünden tamamını ayakta durarak okudu.
34.DİKTATÖRLÜKLE HİÇ ALAKASI OLMADI:Döneminde yaşanan Dünyadaki siyasi yapıda Devletler Lenin gibi kızıl Diktatör,Mussolini ve Hitler gibi faşist diktatörlerle yönetilirken asla ve kata onlara özenmedi isteseydi onlar gibi halklarını gözünü kırpmadan ezmek yerine Türk Halkına her alanda sahip çıkarak genç Türkiye Cumhuriyetini kurdu ve bu uğurda ölünceye kadar çalıştı.
35.ARKADAŞLARINA KÜSMEDİ DARILMADI.Atatürk asla arkadaşlarına küsmedi darılmadı bazı dedikoducular yüzünden şimdiki gibi Devletini korumak adına onları uyardı.
36.KENDİSİNE SUİKAST DÜZENLEYENLERİ AFFETTİ.İzmir suikastinde tutuklanan bazı yakın arkadaşlarını idamdan kurtarıp affetti.Diktatör olsaydı Stalin gibi Lenin gibi değil onları onların tüm yedi sülalesini öldürtürdü.
37.DUYGUSAL VE SERT MİZAÇLIYDI:Atatürk küçük yaşta öksüz kalınca Annesine sığındı ve duygusal bir çocukluk geçirdiyse de,büyüdüğünde oldukça sert mizaçlı birisi oldu.
38.TÜRK TARİHİNDE İLK MAREŞAL OLDU:Türk tarihinde Meydan savaşı dediğimiz göğüs göğse savaştığı için Askerlikteki son unvan olan ilk Mareşal oldu.Sonrasında kendisi gibi olan Fevzi Çakmak’a da bu unvan verildi.
39.TAM BİR ASKERDİ:Atatürk yaşamına yön veren mesleği olan Askerliği çok ama çok severdi.Yetiştiği Harbiye’yi ve asker ocağını asla unutmamıştır.Her vesileyle Mehmetçik ile şakalaşır çevresindekilere onların nasıl zeki ve kahraman olduğunu vurgulardı.Hatta bir gün bir Mehmetçik’e kendisiyle güreş tutmasını istediğinde Mehmetçiğin cevabı karşısında gözyaşlarını tutamamıştı.Mehmetçik Atatürk’e “Aman Komutanım siz dünyanın en kuvvetli ordularının sırtını yere getirmiş bir kahramansınız,ben sizi nasıl yenerim.”demişti.
40.ÇOK GENÇ ÖLDÜ:Atatürk yaşamı boyunca hep mücadele ederek bir kere bile şimdiki gibi Barış yaşanan yılları görmedi mesleğinin getirdiği stresler sonucunda çok genç yaşta 57 yaşında vefat etti.Silah arkadaşları İnönü 101 Celal Bayar 103 yaşında öldüler.Bu millet hep Atatürk 100 yaşına kadar yaşasaydı Türkiye Cumhuriyeti Dünyaya bedel olurdu diye boşuna söylemiyordur.Bence de Ortadoğu’nun bu karmaşık ortamını çözer bizde İsviçre’si olurduk
41.19 YÜZYILIN DEVRİLMEYEN YAŞAYAN TEK LİDERİ KALDI:Atatürk’ün ne kadar büyük bir deha ve ölümszü bir lider olduğunu anlamak istiyorsanız,O’nunla birlikte yaşamış olan dönem Liderleri içinde yıkılmadan hala milletinin kalbine taht kurmuş karizmatik bir lider olarak ilalebet yaşayacak tek Lider olmasından korkan bazı AB ve ABD yandaşları kişiler tarafından tarihten ve Türk insanının gönlünden silinmeğe çalışılsa da bunu başaramayacakları kesindir.Ne mutlu Türküm Atatürkçüyüm,Kemalistim diyene,yuh olsun Yüce Atatürk sayesinde bu devletin havasını suyunu kirleten vatan haini işbirlikçi ermeni dönmesi kuklalara ve Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmeğe çalışan işbirlikçi yerli satılmış daha doğru dürüst konuşmasını bile bilmeyen kör cahillerin ve teröristlerin Allah belalarını versin.
Bu Devlette bu Millette Türk’tür,daima ve ilanihani Türk kalacaktır.Yeterki Allah bu Millete Vatan şairi Akif’in dediği gibi bir sefer daha İstiklal Marşı yazdırmasın.Atatürk’ün kurduğu ve gençliğe yani bizlere emanet ettiği bu Devlet hep yaşadı hep yaşayacaktır.Çünkü Atatürk hiçbir zaman Türk Milletinin üniter devlet yapısından uzaklaşmaması için Misakı milli sınırlarını çizdi ve Yurtta Barış,Dünyada Barış sloganına inandı.Allah gani gani rahmet etsin

TBMM KURULUŞUNUN 90 YILINDA KIRKLARELİ İLİNDEN SEÇİLMİŞ PARLAMENTERLER

A- KIRKLARELİ İLİNDE SİYASİ TARİH
Osmanlılar döneminde Kırkkilise olan adı ile bir Osmanlı toprağı olan Kırklareli’nin Padişah II Abdülhamit döneminde kurulan “Meclis-i Mebusana” yani Temsilciler Meclisine aslen Lüleburgaz’lı çok önemli tarihi bir isim ve bilim adamı olan Merhum Emrullah Efendi seçilmiş olup iki kez Maarif Nazırlığı(Milli Eğitim Bakanlığı) yapmıştır.

B-MAARİF NAZIRI(MEB)EMRULAH EFENDİ KİMDİR?
Tüccardan Ali Efendinin oğlu olarak 1858(1275)yılında Lüleburgaz’da doğdu.İptidai ve Rüştiyeyi okudu.Mektebi Mülkiyeye girdi.Çok zeki ve çalışkan olduğundan okulu Üstün başarılı bir öğrenci olarak Pekiyi derece ile bitirdi.Fransızca konuşma ve yazmasını kendi başına öğrendi.Önce Yanya(1882) sonrada Selanik (1884)Milli eğitim müdürlüklerinde bulundu.Ordan Halep Milli eğitim Müdürlüğü ve Lisesi öğretmenli -ğine atandı.1891 de ise Aydın Milli Eğitim Müdürlüğüne gitti. Oradayken 1892 de gazeteci Teyfik Nevzat ve avukat Güzel Hasan ile beraber Avrupa’ya kaçtı.Bu işi Emrullah Efendi’nin Milli Eğim veznesinden aldığı paralarla yaptığı iddia edildi.Bu nedenle kendisi yargılandı ve tutuklandı.O sıralarda Teyfik Nevzat kendisinin ve Emrullah Efendinin serbest kalması için II.Abdülhamid’e iki şiir yazdı.Bu sayede yargılanmadılar.Emrullah Efendi yurda dönerek Milli Eğitim görevine döndü (1900)Osmanlı Meclisinde Milli Eğitim üyeliği,Galatasay Lisesi Müdürlüğünde ve 1908 de kurulan”Türk Derneğinin”kurucusu ve yöneticisi oldu.
16.12.1908’de Kırkkilise(Kırklareli)mebusu oldu ve Meclis-i Mebusan’a girdi.12.01.1910 da Maarif nazırı oldu.Bu görevi sırasında yaptığı işleri destekleyenler olduğu kadar kendisine karşı çıkanlarda oldu.Hatta Emrullah Efendi hakkında Meclise Gensoru önergesi bile verildi.Hakkında sık sık Basında istifa söylentileri çıkarıldı. Kanunsuz işler yaptığı iddia edildi.Eleştiriler karşısında 20.02.1911’de istifa etti.Ancak Aralık 191 de 2 kez Maarif Nazırı oldu.Bu arada İttihat ve Terakki Cemiyeti ile arası açıldı.,ikinci kez istifasını sadrazama sundu ancak kabul edilmedi.21.08.1912 Bakanlar Kurulunun çekilmesine kadar bu görevde kaldı.1912 Kasım sonlarında Darülfünün (Üniversite)Olayları nedeniyle Sıkıyönetim Komutanlığınca tutuklandı ve sorgulandı.
14.09.1910’da Darülfünün(Üniversite)nin Edebiyat Şubesi “Hikmet-i Nazariye” öğretmeni oldu.Bu görevine 191 de devam etti 21.02.1913 de ayni yerdeki “Usul-ü Tedris ve Terbiye” öğretmenliğini de yürüttü.
14.08.1914 te Yeşilköy’deki evinde öldü.Cenazesi merasimle kaldırıldı.Osmanlı Devletinden dört,Sırp Hükümetinden “Sen Sava”Bulgar Hükümetinden de “Sen Aleksandır” nişanlarını aldı.
Eserleri:Emrullah Efendi iki defa MEB olmuş ve çalışmalarında tamamen kendi eseri olacak bazı eğitim girişimleri olmuştur.Liseler örgütü,MEB merkez örgütü,Darülfünün ıslahatları,Hakk-ı Telif kanunu vs.çalışmalarına katkısı olmuştur.
Emrullah efendi İttihat ve Terakki cemiyetinin önde gelen üyelerindendi.Hatta bu cemiyetin gelişmesinde önemli rol almıştır.Kendisi idari işlerde merkeziyete de adem-i merkeziyete de karşı idi.Bunları “ifrat ve tefrit” olarak niteleyip kendisi bu ikisinin ortasındaki “tevzi-i mezuniyet’i” savunuyordu.O’na göre Devletin temeli birliktir,siyasi kanuni ve idari olarak birlik Adem-i Merkeziyet bunu bozardı Ancak kendisini pek anlatamadı ve hep yanlış anlaşıldı.Aslında Emrullah Efendi zamanına göre çok modern ve çağdaş görüşlere sahipti.Ölümünden sonra Lüleburgaz’da O’nun zamanında temeli atılıp yeni yapılan okula onun adı verildi.Bugün hala İlköğretim okulu olarak hzimet veren bu okuldan mezun olan binlerce öğrenci vardır.Okulun en önemli bir özelliği de Gazi okul olarak anılmasıdır.Balkan Savaşında Lüleburgaz’ı istila eden Bulgarların şehirde yaptıkları mezalimi anlatmak için bu okulun Ana giriş kapısının iki yanına bizzat MEB tarafından yazılıp konulan Mermer plaketler yıllar sonra kimin ve neden yapıldığı bilinmeden anlaşılmaz nedenlerle yerlerinden sökülerek tozlu depoya atılmışlardır.Dileğimiz bu tarihi Mermer plaketlerin taşıdıkları tarihi manevi miras yüzünden tekrardan yerlerine konulmalarıdır.

B-CUMHURİYET DÖNEMİ VE TBMM

1924 Yılında İl olan Kırklareli TBMM de 2 Dönemden itibaren TBMM kuruluşunun 90 yılı olan 2010 yılına kadar yapılan 19 Genel Seçimde ve bilinen 23 Dönemde farklı sayıda Milletvekilleri ile temsil edilmiştir.Buna göre İlimiz 1923-1939 yılları arasında üç,1939-1957 arasında beş,1957-1960 arasında altı,1961-1973 yılları arasında dört,1973-1980 ve 1983-1996 yılları arsında üç,1996-1999 yılları arsında ise tekrardan dört milletvekili göndermiş iken 1999 dan 2011 kadar yani günümüze kadar ise üç milletvekili bulunmaktadır.İlimizden 90 yıl içinde 3Bakan ,3 Senatör,44 Milletvekili görev yapmıştır.

Bunlar arasında yer alan tarihi isimlerden SÇEK kurucusu FUAT UMAY İstiklal Savaşı kahramanı Şevket ÖDÜL 7 kez dönem yine Lüleburgazlı Cemal ÖZBİLEN ise 5 kez seçilerek rekor kırmışlardır.Yine Zühtü AKIN 4 kez Mehmet ATAGÜN Şefik BAKAY Fikret FİLİZ İrfan GÜRPINAR 3 çer kez Mehmet Ali CEYLAN Mehmet DEDEOĞLU Kemal DOĞAN Mahmut ERBİL Nafi Atuf KANSU Mehmet Nahit KERVEN Hasan KORKUT Ahmet Sezal ÖZBEK Sıtkı PEKKİP Necdet TEKİN Hasan Tahsin UZUN Hüsnü YAMAN Ahmet Gökhan SARIÇAM 2 şer kez Erol AGAGİL Tankut AKALIN Abdurrahman ALTUĞ Beyti ARDA Şükrü BABACAN Feyzullah ÇARIKÇI Burhanettin DENKER Mehmet Alalattin ERİŞ Gürcan ERSİN Şükrü Naili GÖKBERK Arif Hikmet GÜNER Gündüz ONAT Nural KARAGÖZ Hamdi KULELİ Avni SAKMAN Dündar TEKAND Faik ÜSTÜN Mehmet Orhan TÜRKKAN Siyam KESİMOĞLU Yavuz ALTINORAK DrTansel BARIŞ Turgut DİBEK ise 1 er kez seçilmiş isimlerdir.

Bu isimlerden 3 kişi 42 Hükümet’te 3 Ecevit Hükümeti döneminde (05.01.1978-12.11.1979) bir Bakan çıktı ve Babaeski’li HASAN KORKUT Devlet Bakanlığına getirildi.Yine 50.Hükümet 1 Çiller Hükümeti(25.06.1999-05.10.1995)tarihleri arasında İRFAN GÜRPINAR Turizm ve Tanıtma Bakanlığı görevine getirildi.Yine 52 Hükümet 3 Çiller Hükümetinde (30.10.1995-06.03.1996)tarihleri arasında İRFAN GÜRPINAR 2 kez Turizm Bakanı oldu.Yine 58 Hükümet 5 Ecevit Hükümetinde NECDET TEKİN (10.08.2002-18.11.2002) Milli Eğitim Bakanlığına getirildi.Böylece 90 yıllık Kırklareli Siyasi hayatında TBMM de Bakan olan 3 isim vardır.

Yine 1961-1980 arasında TBMM bulunan Cumhuriyet Senatosunda Lüleburgazlı M.Naci ARI ve Ali ALKAN ile Beyti ARDA Senatörlük görevlerinde bulunmuşlardır.

Bir başka önemli ayrıntı ise T.C.yaşanan iki önemli Askeri İhtilal sonucunda ilki 27 Mayıs.1960 İhtilalinde oluşturulan Kurucu Meclise Kırklareli temsilcisi Av.Abdurrahman Altuğ ile ikincisi 12.Eylül.1980 İhtilalinde oluşturulan Danışma Meclisi üyeliğine E.Öğ.Muzaffer ENDER isimleri atanmışlardır.

Ayrıca yukarıda belirtilen isimlerin hemen hepsi TBMM’nin değişik Komisyonlarında başkan veya üye olarak bulunmuşlardır.

Kırklareli İli Siyasi tarihine en uzun süreyle hizmet veren iki isimden birisi olan en önemli ve unutulmaz isimler arasında ilk başta yer alan Lüleburgazlı Şevket Ödül’ün garip ama gerçek bir hayat hikayesi olmasına karşın maalesef hakkında yazılı tek bir belge kitap dergi ve broşür bile yoktur.Bu yalnızlığı Lüleburgaz’da Şehitlikte gömülü olduğu Mezar taşında da devam eden merhumun taşında sadece şunlar yazılıdır .”ŞEVKET ÖDÜL 1881-1973” yazısı vardır.Yıllardan beri anlaşılmaz nedenle üvey evlat muamelesi gören Atatürk’ün en yakınlarından birisi olan silah arkadaşına ve Trakya’da Milli Mücadelede kahramanlık gösteren bu müstesna hemşerimize karşı yapılan bu “Vefasızlık” karşısında yıllardan beri Lüleburgaz’ı yönetenlerin kılını kıpırdatmaması çok üzüntü vericidir.Öte yandan şimdiki Lüleburgaz Belediye Başkanlığı sözde milyarlarca liralık masraflarla yaptırdığı bir şeye benzemez “Heykel Sempozyumları” ile ortaya konan bir değil iki değil tam on tane hepsi Kızılderili totemini andıran veya yine milyarlarca liraya bastırılan hiçbir amaca hizmet etmeyen sadece reklam ve kendi propagandalarına yarayan “KENDİM KENTLİM”isimli adında bile meymenet kalmamış son tekniklerle basılmış her eve bedavaya dağıtılan sözde hizmetlerini anlatan Dergisinin yanında kendi Partisinden olup bu Memlekete yıllarca hizmet etmiş birisi hakkında hala bir kitap olmayışından duyulan üzüntü ve ayıp onların olsun
T.C. kuruluşuna canı ile kanı ile hizmet vermiş Vatan evladımıza karşı takınılan bu durumdan ilgililerin ilgisizliğinden bir Lüleburgazlı olarak hicap duyduğumdan şahsım adına başta Merhum Şevket Ödül olmak üzere tüm ölmüş Hemşerilerimize Yüce Allahtan rahmetler dilerken bu ayıbın en kısa zamanda temizlenmesi dileklerimle 90.yılda Allahın Rahmetine ermiş olan isimlerimize gani gani rahmetler dilerken hepsine nur içinde yatsınlar derken sağ olanlara da sağlık ve esenlik dolu daha nice uzun ömürler diliyorum.
Dileğim odur ki en kısa zamanda T.C. Devletine hizmeti geçmiş olan bu isimlere Vefa borcumuz olarak anılarının yaşatılacağı Kitap, Dergi, Broşür vb çıkartılması adlarına Panel Konferans Sempozyum vb etkinlikler düzenlenmesi ve gerekiyorsa İlimizde bir meydanda yapılacak bir “Şükran Anıtı “projesi yapılıp konulmasıdır.

BENİM ANLADIĞIM ATATÜRK VE ATATÜRK'ÇÜLÜK

BENİM ANLADIĞIM ATATÜRKÇÜLÜK …
Her yıl Kasım ayı içinde kutlanan 10.Kasım Atatürk haftası münasebetiyle sizlere benim anladığım Atatürkçülüğü anlatmaya çalışacağım.Şimdi size Yüce Önder Atatürk ve Atatürkçülük hakkında kendi görüşlerimi sunmaya devam ediyorum. Üzüntüm Atatürk’ün ölümünün üstünden geçen uzun yıllar sonrasında günümüzde Ülkemizde hala maalesef herkesin kendine göre bir Atatürk’ü olduğu biz Atatürkçülerinde bunca yıl sonra Atatürk’ü hala anlatmak zorunda kaldığımızdır.
Oysa Büyük Lider T.C.kurucusu Atamız tüm başarılarını NUTUK eserinde en güzel şekilde yazmış anlatmış ve kurduğu Cumhuriyeti Türk Gençliğine armağan etmiştir Türk Milletine ve Gençliğimize düşen görev NUTUK’u okumak doğru anlamak ve anlatmaktır.Aşağıda Atatürkçülüğün tanımını bir kez daha sunuyorum ve diyorum ki Türkiye’nin kurtuluşu Gençlerimizde ve Yüce Türk Halkının artık uyanarak Atatürk dönemindeki sağduyusuna kavuşmasına bağlıdır.
I-ATATÜRKÇÜLÜK-Türk Milleti'nin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devletin millet egemenliği esasına dayandırılması, aklın ve ilmin rehberliğinde Türk kültürünün çağdaş uygarlık düzeyi üzerine çıkarılması amacıyla temel esasları yine Atatürk tarafından belirtilen devlet hayatına, fikir hayatına ve ekonomik hayata, toplumun temel müesseselerine ilişkin gerçekçi fikirlere ve ilkelere Atatürkçülük denir.bir diğer adı da Kemalizm’dir.
II-ATATÜRKÇÜLÜK-Emperyalizmin düşmanıdır, anti - emperyalisttir. Tam bağımsız Türkiye'den yanadır. Özgürlükçüdür. İnsan Hakları savunucusudur. Her türlü terörün karşısındadır. Din bezirganlarının, Yobazların, Vurguncuların, Çıkarcıların, Rantiyecilerin, Bölücülerin,Vatan hainlerinin,Dönmelerin,Riyakarların,İkiyüzlülerin, düşmanıdır...
III-ATATÜRKÇÜLÜK-Yirminci yüzyılın yüz akı, ulusal direnişlerin temelindeki "tam bağımsızlık" harcıdır. Özünde vatanseverliktir.
IV-ATATÜRKÇÜLÜK-Ulusal bağımsızlık demektir, Ulusal kurtuluş demektir, antiemperyalist bilinç demektir! Sözde değil özde milliyetçiliktir.
V-ATATÜRKÇÜLÜK-Aşırı sağa ve aşırı sola ödün vermeyen, kişi haysiyet ve onuruna inanan, ulusal, akılcı ve insancıl bir görüştür.Bu nedenle Dünyada modası geçmiş tüm –izm lerin hepsi tarih sahnesinden silinmiş devrilmişken Atatürkçülük= Kemal-izm hala yaşamaktadır.Neden çünkü Türk İnsanına odaklı olup taklit değildir.
VI-ATATÜRKÇÜLÜK- Atatürk'ü bütün yönleriyle ve eserleriyle tanımak, sevmek, benimsemek , tanıtmaya ve sevdirmeye çalışmaktır.Başka bir ifadeyle Atatürk'ün ideolojisini, ülkü ve eserlerini eksiksiz öğrenip tam olarak gerçekleştirmek, yüceltmek ve aynı yoldan Türk Ulusu'nu Çağdaş Uygarlık Düzeyine ulaştırmak için bütün gücümüzle çalışmaktır, diyebiliriz.
VII-ATATÜRKÇÜLÜK- Siyasi bir öğreti değil, bir dünya görüşüdür. Türkiye'nin ve Türk Ulusu'nun gerçeklerine, gereksinimlerine ve yeteneklerine en uygun gelen, denenmiş başarılı sonuçları alınan bir öğretidir. Bu nedenle Dünyadaki bazı devletlere örnek olmuştur.
VIII-ATATÜRKÇÜLÜK- Herhangi bir yabancı siyasal akım ya da ideoloji ile açıklanamaz. Atatürkçülük, Türk halkının ve Türk yurdunun tabiatından, tarihinden doğmuştur.Bu nedenle Atatürk sağ iken yaşadığı olaylardan çıkardığı derslerle asla Faşizm ve Komünizm rejimlerinden yana olmamıştır.Atatürk istemiş olsaydı pekala bir Hitler yada Lenin veya Stalin olabilirdi.Ama olmadığı için bugün hala yaşıyor diğerlerinin ise heykelleri kırılıyor.
IX-ATATÜRKÇÜLÜK- Türkiye'nin gerçeklerinden doğmuş bir düşünce sistemidir. Türk Milleti'nin iradesiyle oluşmuş, tarihi bir gelişmenin ürünüdür. Atatürkçülük, her şey den önce millete haklarını tanıma ve tanıtmadır; millet egemenliğinin ifadesidir. Atatürkçülük bir kurtuluştur, milletçe bağımsızlığa kavuşmadır. Atatürkçülük, modern bir toplum hayatı yaşama demektir.Çağı yakalamaktır.Ülkesini ve insanlarını sevmektir.
X-ATATÜRKÇÜLÜK-Bizzat Atatürk tarafından konulan ilkelerle "Halkçılık", "Laiklik", "Cumhuriyetçilik", "İnkılapcılık", "Devletçilik" ve "Milliyetçilik" olmanın ötesinde, değişen nesnel koşullar karşısında, bu ilkeler çerçevesinde sürekli tutumlar takınmaktır. Atatürkçülük, kesinlikle salt ileriye açık bir ideolojidir. Atatürkçülüğü yorumlarken bazı farklı noktalara varılabilmesi olasıdır.Ancak Atatürkçülük'te olmayan şey;”bağnazlık”, "tutuculuk" ve "statükoculuk"tur. Atatürk'ün düşünceleri nesilden nesil’e aktarılacak sabit fikir değil; yönlendirici bir dünya görüşü ve dünyanın dinamik bir yorumudur.
Acaba günümüz Atatürkçülerin den kaç tanesi 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal'i Samsun'da karşılamaya giderdi? veya kaç tanesi O'nun peşinden Ankara'ya gelirdi? ve acaba kaç tanesi Galata Köprüsü'nde müttefiklerin işgalci askerlerine alkış tutardı?”
Son sözüm bütün bunların ışığında Atatürkçülük hakkında bugün ve yarın özel hayatı hakkında sinema filmi yapan bazı medya maymunlarının hakkında ahkam kesenlerin gerçek yüzlerini görünüz ve gereğini yapınız.Onların Atatürkçü olduğu yerde ben değilim ve olmam da Büyük Atatürk’ün bizzat kendisi kendi el yazılarıyla yazıp bize miras bıraktığı “NUTUK”* kitabını içten okursalar veya Üniversitelerimiz de ve Ortaöğretim Okullarımız da sözüm ona okutulan ama bir türlü göstermelikten öteye gidemeyen “İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük” dersinde sadece Büyük Nutukta yazılanları satır satır okuyup yorumlasınlar Atatürk’ü anlamada ve de anlatmada yeterde artar bile.
NE MUTLU TÜRKÜM ATATÜRKÇÜYÜM DİYENE**…

(*) “Öğretmenler Atatürk’ün NUTUK eserini okuyunuz okutunuz.”1981 de Atatürk Doğumunun 100 yılında bazı dergi ve gazetelerde makale olarak yayınlandı.
(**) “Eğitimci Atatürk”10 Kasım 1981 de Hürfikir Gazetesinde yayınlandı ve halen İnternet ortamında en çok tıklanan okunan bir makaledir.