31 Ekim 2010 Pazar

KOSOVO PRİŞTİNE BROD KÖYLÜ BÜYÜK DEDEM ARNAVUT ALİ BEY İLE ATAŞEMİLTER MUSTAFA KEMAL'İN SOFYA HATIRASININ BELGESELİDİR

BÜYÜK BÜYÜK DEDEM ARNAVUT ALİ BEY VE ATATÜRK'ÜN ANISINA...

Bu anımı (1900-1983) yılları arasında yaşamış olan Annemin Babası olan Büyük dedem merhum Ali Ağa’nın torunu Değirmenci merhum Rasim Kanova ustadan dinleyip teyp kasetine de yazmıştım. Şimdiye kadar hiçbir yerde yayınlanmayan özbeöz kendi aileme ait Atatürk’ün 1913 yılında bir Osmanlı subayı iken resmi Ataşemilter görevi ile gittiği Sofya’da yaşanan anımızı ilk kez yayınlıyoruz.Bu yazıda anlatılanlar 1963 28 martında 83 yaşında vefat eden Dedem Rasim Kanova tarafından anlatılmış olup bant kaydı vardır anlatılanlar doğru ve gerçektir.

Olay şudur Mustafa Kemal Atatürk Balkan Savaşı sonrasında 27 ekim 1913 teAskeri Ataşemilter olarak atandı bu görevde iken Sofya'da Splendid Palas isimli Hotelde kalmaktadır.Sofyada’ki görevi sırasında Bulgaristan'da yaşayan Türklerle çok özel görüşmeler yapmaktadır.Görevde kaldığı sürede yarbaylığa yükseldi ve ocak 1915’te vatana döndüğünde I.Dünya savaşı başlayacaktı.Mustafa Kemal’in Sofya’da bulunduğu tarihlerde Kuzey Bulgaristan tütünlerini toplayıp Fransa’ya satan büyük dedem olan Arvanut Ali Ağa (Bey'de) çok zengin bir tüccar olarak zaman zaman Plevne ili Bejanova köyünden Sofya’da iş görüşmeleri için geldiğinde Splendis Palas Hotelinde konaklarmış.Günlerden bir gün akşam yemeğinde yemek salonunda Osmanlı Ataşemilteri olan Mustafa Kemal ile her nasılsa tanışmış karşılıklı olarak ısmarlanan içkilerden sonra tanışma faslı geçilip muhabbet sırasında Büyük dedem olan (1868-1932) Bejanova’lı Arnavut Ali Ağa Bey daha rahat etmeleri için kuşağındaki Osmanlı altınlarını çıkartıp Restaurant’ın yemek salonunun tamamını kapatarak her ikisi baş başa kalıp hem yer içer ve hem de gelecekteki Bulgaristan ve Osmanlının memleket meselelerini detaylı olarak konuşurlarmış.

İşte bu buluşmalardan birisinde Rahmetli dedem Rasim Kanova henüz 13 yaşlarında iken babası Arnavut Ali Ağa’nın yanında Sofya'da Splendid Palas Hotelinde kaldığında babasının arkadaşı olan Osmanlı subayı Mustafa Kemal'in kendisine üç tane işaret fişeği hediye ettiğini ve kendisinin de elini öptüğünü anlatırdı.Tabii ki bu buluşmalarda yapılan muhabbetlerden birisinde Mustafa Kemal büyük dedem Arnavut Ali Ağa’ya (Bey'e) gelecekle ilgili olarak şöyle dermiş:"-Çocuk bakın ben bir gün İstanbul'a döndüğümde kafamda Padişaha karşı devrim yapmak istiyorum bu nedenle bana Bulgaristan’dan maddi manevi destek verir misin diye sormuş?"Büyük dedem Arnavut Ali Ağa ise cevaben “-Biz kim devrim yapmak kim bre Mustafa Kemal komutanım,çok büyük söylüyorsun ama galiba mastikayı fazla kaçırdığından böyle konuşuyorsun.Hiç olacak iş mi bu senin dediklerin ."diyerek anlatılanlara inanmazmış Mustafa Kemal ise O'nu ikna için bak Ali Ağa eğer bana inanırsan ve yardım edersen ileride Türkiye'ye gelirsen sana çiftçilik yapman için Polatlı ovasını veririm orada istediğin kadar çiftçilik yaparsın diye ikna etmeye çalışır çeşitli vaatlerde bulunurmuş.Tabii o tarihlerde ve o günün şartlarında bunları konuşmak olmayacak duaya amin demek gibi bir şeymiş.Aylar geçmiş ve herkesin bildiği gibi Mustafa Kemal yaklaşan 1.Dünya savaşı öncesinde yurda dönerek Gelibolu’daki 19 Tümen komutanlığına atanmış.Daha sonra yaşanan Çanakkale Savaşlarına katılıp destan yazarak İstanbul'a döndüğünde artık tüm ülkede tanınmış bir isim olmuştu.Hızla gelişen siyasi çalkantılar İşgal edilen Osmanlı toprakları ve İstanbul sonrasında Mustafa Kemal’in meşhur “Geldikleri gibi giderler!” dediği daha sonraki yıllar da Mustafa Kemal olarak başladığı İstiklal Harbi sonrasında yani Sofya Askeri Ataşemilterliğinden on yıl sonrasında 29.Ekim.1923 kurulan T.C. Devletinde o zamanki unvan ve adıyla Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk 1913’te yaşadığı Sofya hatıraları arasında bir zamanlar kendisine Splendid Palas Hotelinde sahip çıkan yemek ısmarlayan yakın arkadaşı "Arnavut Ali Ağa’ya "verdiği sözü tutmak adına dönemin Sofya Büyükelçisi Ali Fethi Okyar aracılığıyla Plevne ili Bejanovalı Arnavut Ali Bey'e bir mektup yazıp Anavatan Türkiye’ye davet ettiğini eğer bu davete icap etmezse kendisini bundan böyle "ARNAVUT ALİ BEY" değil de "GAVUR ALİ BEY" diye hatırlayacağını yazmış.Bu yazıyı alan dönemin köy ağası Arnavut Ali Bey eğer göç ederse malını mülkünüde bırakacağından bazı zorluklarla karşılaşacağı için bu davete icap etmemiş ve Bulgaristan'da ki yaşamına devam etmiş.

Davetine icap edilmediği için kendisine küsen Mustafa Kemal Atatürk O'nu bir daha arayıp sormamış arkadaşlık ilişkileri eski anılarda kalmış.Aradan geçen uzun yıllarda Arnavut Ali beyin kendiside 1932 de 64 yaşında kendi köyünde ölmüştür.Ölümünden sekiz yıl sonra çıkan 2.Dünya Savaşında Bulgaristan’ın önce Almanların yanında daha sonrada Rusların yanında savaşa girmesiyle ülkede yıkılan Krallık rejimi yerine gelen Komünist rejim sırasında tüm zenginliklerini kaybeden Ailesinin elinde kalanlarda tamamen bitmiş naçar kalan Arnavut Ali beyin Ailesinin bir zamanlar Atatürk'ün davetine icap etmeyen geri kalanları 1950 yılındaki yaşanan büyük göçle Bulgaristan'dan Anavatan Türkiye’ye gelip Trakya'da o zamanlarda torunu olan ve kendisi ile ayni adı taşıyan Lüleburgaz Ortaokulu Beden Eğitimi Öğretmeni Ali Kanova'nın himayesinde Lüleburgaz'a yerleşmişlerdir.

Aradan geçen yaklaşık yüz elli yıl içersinde tam beş kuşakta yaşanan bu hatıramızda eğer büyük büyük dedemiz Arnavut Ali Bey Türkiye'ye gelip Polatlı ovasında yerleşseydi kim nerede olacaktı bilinmez ama hiç olmazsa Atatürk Türkiye'sinde yaşıyor olmanın şerefine nail olacaktık.Olmamış alın yazısını kaderin ördüğü ağlarında yıllar sonra dedem Değirmenci Rasim Kanova sağ iken bana bu anıları anlatmış ancak şimdi yazmayı nasip etmiştir.Bu vesile ile başta merhum Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını ve sonrada Ailemin büyüklerinden merhum Arnavut Ali Bey ve diğer ölmüşlerimize Yüce Allahtan gani gani rahmetler dilerken iki yakın arkadaştan birisi Ankara'da Anıtkabir’de birisi de Bulgaristan'ın Plevne ili Bejanova köyündeki mütevazi mezarlarında Nur içinde yatsınlar.Allah her ikisine de GANİ GANİ rahmet etsin.

Torun Orhan SUAT(E)Öğ/Araştırmacı/Yazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder