Lüleburgazspor Nasıl Kurtulur? Ya da Kurtulur Mu?
Sevgili okurlarım Uzun zamandır kafama takılan bir konuyu ilk ve son kez sizlerle paylaşmak istiyorum ve bundan böyle kendime söz veriyorum bu konuda eğer gereken yapılmazsa bende kalemimi toprağa gömeceğim ve asla bu konuda yazmayacağım.
Mazisi nerdeyse yarım asra yaklaşan Trakya’da yıllardan beri sembol olan Lüleburgaz’ın yani şehrimizin sembolü olması gereken aslında bir ekol yaratan ama kimsenin önemsemediği bir değer olan “Lüleburgazspor” Futbol takımımız son yıllarda oynadığı Profesyonel Türkiye Futbol 3.Liginde sessiz ama derinden giderek kazandığı onca başarılarına rağmen maalesef her alanda üvey evlat muamelesi görmektedir.
Örneğin bu kulübe hizmet veren 8.Kasım Şehir Stadı yaklaşık bir yıldan beri sözde restore edilmekte ve zaten zor durumda kalan takımımız her zaman deplasmanda oynamaktadır. Nerde bu Milletvekilleri?nerede bu Futbol ilgilileri?nerede bu yetkililer?nerede bu Belediye ?neden bu takıma yardım etmezler neden YABANCI takım muamelesi yaparlar ve iki üç ayda bitecek işi savsaklarlar?Bumudur ellere veren bize gelince uyuyan hizmet anlayışı.memleketli olmanın bu kadar önemli olduğu ülkemizde takımımızın durumundan bahsedeceğim bu hafta.Taraftar azlığı nedeniyle ekonomik güçsüzlükler, takım ürünlerinin satılamaması, ek bir gelir elde edilememesi ve tüm bunların yanında asıl sorun olan:Futboldaki şiddetin artışındaki dolaylı katkıları!Arada bağlantı bulunmadığını düşünebilir ve bundan da mı Şehir Kulüpleri suçlu diye içinizden geçirebilirsiniz. Fakat sizlere aradaki bağlantıyı göstermek istiyorum.Biz toplum olarak yeni birisini tanıdığımız zaman ilk sorduğumuz soru nereli olduğudur. Askerde bile toprak toprağa yardım eder, ama şehir takımlarının taraftarının durumu aynen şu şekilde: Şehir takımı o gün üç büyüklerden birisiyle maç yapıyorlarsa diğer iki büyüğün taraftarı şehir takımın yanında yer alır ve aslında yine üç büyüklerden birini destekler. Böyle bir döngü sürekli devam eder gider.Bunun nedeninin normal hayatında başarısız olan insanların takımlarının aldığı başarılardan kendilerine pay çıkararak sanki kendi başarılarıymış gibi sevinmeleri ve övünmelerinden başka bir şey olmadığını düşünüyorum.Diğer takım taraftarıyla dalga geçmeyi ihmal etmeyen kitle o başarıyla kendini yüceltme gayreti içinde oluyor.Biz maç gününün ertesin günü takımımız yenilince işe veya okula gitmeyen bir toplumuz. Aslında olması gereken bu değil. Olay kendi takımının gerçek anlamda yanında olabilmekte!
Maç günleri buluşulan eski bir dost gibi görmek önemli olan, Kazansa da kaybetse de yanında olmakta İyi gününde takımın yanında olmak kolay, önemli olan kaybederken yanında olabilmekte tıpkı gerçek dostlar gibi,Fenerbahçe taraftarını düşünelim. Taraftar grubu Avrupa basınında dahi kendine yer bulmuş ünlü bir taraftar grubu ve popülaritesi olan bir kitle. Ama geçtiğimiz yıllarda Pendik maçı sonrasında o zaman Milli Kalecimiz Rüştü’yü döven ertesi ayda Manchester United zaferi ile Rüştü’yü omuzlarına da alanda aynı taraftarlar grubuydu!
Türkiye’de hangi taraftar grubu kötü giden takımının arkasında olabiliyor?Örneğin Fenerbahçe taraftarı için bu denebilir.Çünkü bu yıl şaibeli olarak şike iddiasıyla sarsılan camia takımına inanılmaz bir şekilde sahip çıkmış ve çıkmaktadır.İki sezonönce Fenerbahçe Trabzonla berabere kalıp sadece bir maç yüzünden şampiyonluğu kaçırdı. Eğer ki Fenerbahçe bir gol atabilmiş olsaydı son maçı kazanmış, Şampiyon olmuş, Sezonu kupayla kapatmış, Daum takımın başında kalmış olacaktı. Evet sadece bir maç bu kadar hatta bir gol bu kadar etki yaratan. Peki, taraftara takımını sevdiren veya nefret ettiren tek bir gol veya kupa mı?Bu çarpıklığın çözümü ne olabilir?
Şehir takımlarının çocukları kazanması gerekir diye düşünüyorum.Tıpkı yıllar önce Lüleburgazspor yönetimin yapacağı en önemli şey 7–8 yaşından itibaren bütün çocukları kazanmak onların başka takımları tutmasına sebep vermeyecek girişimlerde bulunmak olmalıdır.Bu 8–10 senede meyvesini verecek bir plan olmalı.Bunu diğer şehirlerde yapabilir. Çocuklar ikon olmuş Futbolcularla bir araya getirilebilir. Çocuklara idmanları izlettirilebilir böylece kendilerine örnek olarak kendi şehirlerinden oyuncular seçebilirler. Bu sayede çocuk yaşadığı şehirdeki takımı sever o takımın bir parçası olduğunu hissedebilir o zaman tribüne gidip yenildiği bir maç sonunda stadını yakmaz idmanda izlediği konuştuğu futbolcuya bozuk para çakmak vesaire atmaz.Maçlarına gider formasını alır kaybetse de bu işten zevk alır bir organizasyonun parçası olmak hoşuna gider. Kavga etmeden eğlenerek kazansa da kaybetse de bunu bir eğlence olarak görüp iyi bir dost gibi sahiplenir takımını. Diğer takımlara da saygı duymayı öğrenirler bu da futbolda şiddete uzun vadede son verebilecek ve inanılması gereken bir projedir.Futbol keyifli bir oyun içinde rekabet var ama şiddete yer yok!Takımlarımızın bir parçası olalım ama sadece başarılarıyla değil,
Bu sayede diğer şehir takımlarının da taraftarlarının bol olduğu ve kültürü olan tıpkı İngiltere Brezilya Arjantin İspanya vs.gibi bir futbol ülkesi haline gelebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder