4 Nisan 2012 Çarşamba

12 EYLÜL AYNEN YAZISIDIR

CUMHURİYET GAZETESİ - 12 EYLÜL 2000

İŞÇİNİN EVRENİNDEN - ŞÜKRAN SONER
Devam Ediyor Hâlâ...
12 Eylül, amaçlanan bütün sonuçları ile devam ediyor hâlâ...
Keşke 12 Eylül kaynaklı sorunlarımız, temel amaç ve ilkeleri ile yerli yerinde duran yasaklı 12 Eylül Anayasası ve yasaları ile sınırlı olsaydı. Yeniden baştacı (!) ettiğimiz siyasi yasaklıların yasaklarını referandum kampanyası ile kaldırırken arkasının geleceğini, adım adım demokratikleşmenin gerçekleşeceğini ummuştuk.
''Kendim için istiyorsam namerdim'' diye diye kendileri için istedikleri kadarı ile demokratikleşmeyi elde edip siyasetin başına, iktidara geldiklerinde; Demirel' i, Ecevit' i, Erbakan' ı, Türkeş' i, vatandaş için demokrasiyi, kendi keyfi iktidarları için çok görerek ayak sürüdüler. Aradan yıllar geçti. Kendi hesaplarına uygun düştüğünde pek çok kez anayasanın orasını burasını değiştirdikleri halde, 12 Eylül'ün yasaklı düzeninin bütünlüğünü düzeltmeye yönelik anlamlı bir adım atmadılar.
İstediklerinde gece yarısı yasaları çıkarmakta mahir hükümetlerimiz, bırakınız anayasayı, yasaklı siyasi partiler, sendikalar, dernekler, toplumsal yaşam, örgütlenmeye ilişkin.. yasalarını bu anayasanın üzerindeki, yine 12 Eylül'ün marifeti yasaklarından ayıklamak üzere kıllarını kıpırdatmadılar.
İktidarı ele geçirenlerin, en sıradan bir örgütlenmeden devlet gücünü kullanmaya uzanan bir halkada, nerede olurlarsa olsunlar, 12 Eylül öncesinde düşlerinde göremeyecekleri iktidar gücünü keyfi kullanabilecekleri bir ortam doğmuştu.
Seçim kaybettirmeye, akıl almaz siyasi gaflara, en kötüsü her tür kirlenmeye adı bulaşmış parti liderlerinin partilerinin başında dimdik ayakta durabilmeleri, yeniden yeniden ülkeyi yöneten koltuklara gelebilmeleri nasıl böyle genel bir hal aldı ki? İşçinin çıkar örgütü sendikalar, 12 Eylül artı sermayenin küresel saldırısı karşısında eriyip giderken sendikacılıkta havlu atmış, sendikacılık sayesinde hem de kirli çıkar ilişkileri içinde köşe dönmüş sendikacıların hâlâ sandıktan çıkabilmeleri nasıl açıklanabilir ki?
Kirli servetlerinin hesabını veremeyecekler, yakın çevreleri ile birlikte, her tür hukuk, yasa, hak dışılıkla köşe dönenler, toplumun her kesiminde nasıl saygın insan muamelesi görebiliyorlar? Başını çektikleri siyasetin, örgütlenmenin mezhebine göre, kimilerinin ayakları yıkanıyor, kimilerinin her ayak bastıkları yerde kurban kesiliyor, el öpme kuyrukları oluşuyor. Emek örgütlerinin başında olanlarda bile işçiyi, emek haklarını hor gören, küfrü, hakareti esirgemeyen, işçinin hakkını satanlar revaçta.
Siz, siz olup onların yerinde olsanız, demokrasinin işletilmesine yarayacak demokratikleşmeyi, 12 Eylül'ün hukuk düzenini değiştirmeyi ister misiniz? Sandık demokrasisine dönüşmüş, ayarlanmış delegelerle yeniden yeniden seçilme olanağını tanıyan, örgüt demokrasisini rafa kaldıran yasaklı düzenin aynen yürürlükte kalması için elinizdeki iktidar gücünü kullanmaz mısınız?
Siyasi partilerin, sendikaların, hatta sivil toplum örgütlerinin, yönetim kadrolarının belirleyiciliğinde 12 Eylül'ün yasaklı düzenine ayıp olmasın diyerek adı konmadan sahip çıkılması, bunca yıl sonra değişmemesi için ayak sürümesi anlaşılır bir şey. Ya yasaklar yüzünden doğru dürüst örgütlenemeyen, binbir güçlük ve özveri ile örgütlenebilse de örgütlenmenin nimetlerinden, gücünden yararlanamayan kitlelere ne oluyor? Çoğunluk, yükselen değerlerin, medyanın yarattığı kafa karmaşasında, kendine, çıkarlarına bile yabancılaşmış; neye, niçin karşı olacağını bile bilemeden, yönünü çizemeden homurdanmakta. Aslında yakındığı kirli düzenden kırıntısı da olsa pay kapma çabasında.
Bugün 12 Eylül'ün 20. yıldönümü. 12 Eylül'ün yasaklı düzeni bütün sonuçları ile yürürlükte. Buna karşı anlamlı, örgütlü bir ses, karşı çıkış var mı? Hani utanılmasa, 12 Eylül'ün kutlaması, bayramı bile olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder