DİKKAT YAŞAM MUCİZESİ
BULUNDU AMA KİMSE BİLMİYOR ALKALİ SU NEDİR NE DEĞİLDİR?İÇİN VE LOKMAN HEKİMİN
SIRRINI KEŞFEDİN…
Asitlerin oluştuktan hemen sonra nötralize
edilmesi, kandaki asit dengeleyici bikarbonatların yüksek tutulması ile mümkün
olur. Bunun en temiz ve en etkili yolu ise alkali su tüketmektir. Alkalilik,
yağ asitlerini yakmaz onları çözer, nötralize eder ve sıvılaştırarak
böbreklerden güvenli şekilde atılmasını sağlar. Çiğ et veya tavuğa
dokunduğumuzda ellerimiz yağdan kaygan ve yapışkan olur. Ellerimizi sadece su
ile yıkamak sorunu çözmez, ancak sabunla yıkandığı zaman ellerimiz normal
duruma döner. Bunun en basit açıklaması; yağın asit, sabunun ise alkali olmasıdır.
Alkali suyun herhangi bir besin değeri veya tıbbi değeri yoktur. Sadece
vücuttaki fazla asitleri nötralize ederek etkisiz hale getirir, kanın kıvamını
inceltir, kan akışını kolaylaştırarak birçok hastalığın önüne geçilmesine ve
kendimizi daha iyi hissetmemize katkı sağlar. Su, hem içinde yaşadığımız
dünyanın yapısı hem de canlıların yaşamı açışından büyük öneme sahiptir.
Hepimizin bildiği gibi yemek yemeden birkaç hafta yaşayabiliriz, ancak su
olmadan en çok bir iki gün hayatta kalabiliriz. Yaşamın temel kaynağı olan su,
aynı zamanda çok güçlü bir çözücüdür. Suyun içinde oksijen, mineraller ve atık
maddeler görünmez bir biçimde bulunur. Kanımızın da %90’ı sudan oluşur.
Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu tüm maddeler, en uç noktalara kadar damarlarımızda
dolaşan kan yoluyla taşınır. Bilindiği gibi su, “H2O” olarak formüle
edilmiştir. Bu, suyun 2 Hidrojen ve 1 Oksijen atomlarından oluştuğu anlamına
gelir. Ancak suyun en önemli özelliklerinden biri de iyonize olmasıdır.
İyonize; bir atom veya molekülün elektron kaybetmesi veya diğer atomdan
elektron alması sonucu oluşan durumdur. Bir su molekülü iyonize olduğunda biri
Hidrojen (H+), diğeri Hidroksil iyonu (OH-) olmak üzere iki parçaya bölünür.
Hidrojen pozitif (+), Hidroksil ise negatif (-) değerli elektrik yüküne
sahiptir. Bu iyonlar sudaki mineralleri iyonize ederek aktif kimyasal
reaksiyonları başlatır. Suyun bu iyonizasyon özelliği olmasaydı vücut kimyasal
reaksiyonları yerine getiremezdi. Vücudun kimyasal reaksiyonlarını yerine
getirememesi durumu “ölüm” demektir. Bu nedenle, su, yaşam kaynağımızdır.
PH NEDİR?
pH kavramının açılımı “Power of Hydrogen”
yani Hidrojenin Gücü’dür. pH; bir sıvının içerisindeki pozitif Hidrojen (H+)
iyonları ile negatif Hidroksil (OH-) iyonları miktarıyla ölçülen bir tanımdır.
Özetle pH değeri bir maddenin asit mi yoksa alkali mi olduğunu gösteren bir
cetveli ifade eder. Yaşam kaynağı olan suyun pH skalası 1 – 14 arasındadır.
Bazen H+ iyonları OH- den daha fazla bulunur. Böyle bir su “Asidik Su” diye
adlandırılır. Bazen de tam tersine OH- iyonları H+dan fazla olur bu durumda ki
suya ise “Alkali Su” denir. Eğer H+ ve OH- sayıları eşitse bu su için “Nötr”
ifadesi kullanılır.Suyun pH Skalası 1 (Asidik) ---------------------- 7 (Nötr)
---------------------- 14 (Alkali) Alkali su daha fazla oksijen (O) atomuna
sahiptir. Asidik su ise alkali sudan daha az oksijen atomuna sahiptir. Mide
Özsuyu 1,5 Deri 4,7 Salya 7,1 Hücre 7,1
Kan 7,4 Pankreas sıvısı 8,8 Birçok sağlık profesyoneli, vücuttaki asit
biriminin giderilmesi konusunda hem fikirdir. Bu problemi alkali besinlerle
çözmeye çalışırlar. Ancak diyet hem gerekli besin eksikliğine yol açabilmesi
hem uygulama zorluğu nedeniyle her zaman istenilen sonucu verememektedir.
Vücuttaki alkali miktarını artırmanın en kolay ve hızlı çözümü “Alkali Su”
tüketmektir. Alkali Su tüketimi her hangi bir diyetten çok daha iyi çalışması
ve yaşamsal sistemde ilave bir asit birikimine yol açmaması nedeniyle en iyi
çözüm olarak durmaktadır. Alkali Su, asidik mineralleri elemine eder. Alkali
Su, aynı zamanda hidrojene oranla daha fazla oksijen içeren sudur. Alkali Su
içerek aldığımız oksijen seviyesini normal suya oranla daha fazla yükseltiriz.
Alkali suyun avantajı, vücut tarafından emilirken, vücuttaki asidik atıkları
nötralize ederek, atıkların kan damarlarında daha uygun çözülümde bulunmasını
sağlamasıdır. Dolayısıyla asidik atıklar, vücuttan idrar veya ter yoluyla
kolaylıkla atılır.Bazı doktorlar içilen alkali suyun mide asidi tarafından
nötralize edileceğini ve bu özelliğini kaybetmesinden dolayı alkali su içmenin
anlamsız olduğunu öne sürmektedirler. Ancak gerçekte durum farklıdır. Alınan
alkali su mide asitliliğini azaltmaktadır. Mide asitliliğinin pH 4 civarına
düşmesi ile mide orijinal asit seviyesini dengede tutmak için hidroklorik asit
üretimine başlamaktadır. Hidroklorik asit üretim prosesi
H2O+CO2+NaCl=HCl+NaHCO Su +
Karbondioksit + Tuz = Hidroklorikasit + Sodyumbikarbonat Bu işlemde mide,
asidini üretirken aynı zamanda bir asit dengeleyici olan sodyum bikarbonatı da
üretir.
NEDEN HASTALANIRIZ?
Sağlık basit bir ifade ile “kolay akış” olarak tanımlanabilir.
Vücudumuzda her şey kolay aktığı zaman bu bizim sağlıklı olduğumuzu gösterir.
Kuvvetli bir çözücü olan su, kanın %90’ını oluşturur. Besinleri, vitaminleri,
minareleri, atık maddeleri ve ölü hücreleri vücutta taşıyan kandır. Kan akışını
yavaşlatan iki şey vardır. Bunlar; Asidiklik ve düşük sıcaklıktır. Asidin kanı
pıhtılaştırdığı bilinen bir gerçektir. Bu durum, kanın hayat kurtaran bir
özelliğidir. Bir yerimiz kesildiğinde, havadaki oksijenle temas eden kan,
asidik hale gelerek pıhtılaşır ve kanama durur. Kandaki asit miktarının çok az
bir oranda artması bile akışkanlığı olumsuz yönde etkiler. Konusunda uzman bir
çok doktorun ortak görüşüne göre hastalıkların büyük bir kısmına kronik asidoz
neden olmaktadır. Cleveland Kliniğinin kurucularında Dr. George W.Crile göre
“Doğal ölüm yoktur. Doğal ölüm olarak adlandırdığımız şey, ilerleyen asit
yoğunlaşmasının geldiği son noktadır.”Sağlıklı vücut, meydana gelen asit
birikimlerine bir noktaya kadar dayanır. Ancak bu direncin de bir kırılma
noktası vardır. Bu noktadan sonra vücut; soğuk algınlığı, grip ve dejeneretif
yetişkin hastalıklarına açık hale gelir. Tüm bunların altında yatan ortak neden
vücutta asit birikiminin artmasıdır.
NASIL YAŞLANIRIZ?
Alkali
suyun; yüzey gerilimi, suyun molekül yapısı, molekül hacmi, pH değeri üzerinde
etkisi vardır. Ancak bunlardan pH değerini arttırıcı özelliği hariç diğer
özellikleri mide asidi ile karışınca niteliklerini kaybederler.Esasında 10 gibi
yüksek pH değeri de mide asidi ile etkileşime girdiğinde kaybolur ama karşı
etki olarak mide asidinin de pH değeri 4,5 üstüne çıkar ve bu, mide
hücrelerinin tekrar asit salgılaması için tetikleyici görevi görür. Hidkrolik
Asit (HCl) üretilmesi aşamasında ortaya çıkan bikarbonatlar ise kan dolaşımına
geçer. Alkali suyun yani pH değeri yüksek olan suyun en önemli fonksiyonu kan
içindeki bikarbonat miktarını yükseltmesidir. Bikarbonat kaybettiğimiz ölçüde
yaşlanırız.Sanayileşmenin beraberinde getirdiği çevre kirliliği, yoğun rekabet
ortamında yaşanan aşırı stres, hızlı tüketim alışkanlığının sonucu olarak
yüksek proteinli ve enerjili hazır besinler vücudumuzdaki asidik yoğunluğunu
daha da artırmaktadır. Doğal ortamdan uzaklaştıkça daha fazla asidik yiyecekler
tüketip, diğer faktörlerinde etkisi ile daha asidik bir yaşama doğru kayıyoruz.
Bu yüzden yaşlandıkça daha hızlı oranlarda bikarbonat kaybetmeye başlıyoruz. Bu
kaybı karşılayamadığımız noktada ise daha da hızlı yaşlanıyoruz. 1996 yılında
Dr.Lynda Frossetto ve Antohony Sebastian tarafından Kalifornia Üniversitesi San
Francisco Kampusu, İlaç ve Genel Klinik Merkezi’nde yapılan araştırmada, yaşla
birlikte asit radikallerinin arttığı (H+) buna karşılık bikarbonat miktarının
düştüğü tespit edilmiş, yaşla birlikte metabolik asidozun nasıl ortaya çıktığı
bilimsel olarak açıklanmıştır. Vücuttaki asit birikiminin, yaşlanmanın temel
nedenini teşkil etmesi, asidik birikmenin önlenmesinin veya azaltılmasının
önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bunun sağlanması aynı zamanda yaşlılığa
bağlı olarak gelişen dejeneretif yaşlanma problemlerine de çözüm
getirecektir.Asitliğin azaltılması ve asit/alkali dengesini sağlamanın en iyi
ve en etkili yolu potasyum ve sodyumun birlikte kullanılmasıdır. İnsan vücudu
için potasyum/sodyum dengesi en az asit/alkali dengesi kadar
önemlidir.Dr.Frossetto ve dört arkadaşı tarafından yapılan diğer bir araştırma
ortaya koymuştur ki potasyum eksikliği birçok sağlık sorununa neden olmaktadır.
Potasyum bikarbonatın uygulanması yaşa bağlı gelişen düşük derecedeki metabolik
asidozu yavaşlatmakta ve yaşlanmanın belirtileri olan, kemik erime oranı
(osteoporosis), kalsiyum fosfor dengesizliği, nitrojen dengesizliği (ürit asit)
üzerinde de düzeltici etkileri olmaktadır.
SAĞLIK İÇİN ALKALİ SU
Yaşamak için gerekli olan besinleri
yakarken asit atıklar oluşur. Bu atıklar idrar, terleme veya nefes verme
yoluyla vücuttan dışarı atılır. Ancak, oluşan asidik atıkların tamamından
kurtulmak mümkün olmaz. Çok az miktarda asidik atık vücudumuzda kalır. Yıllar
geçtikçe bu atıklar birikmeye başlar. Bu da yaşlanma sürecini beraberinde
getirir. Asit kanı pıhtılaştırır. Bu bir yerimiz kesildiğinde kan kaybının
önlenmesi açısından hayat kurtarıcıdır. Ama asidik özellik aynı zamanda kanı
daha yoğun ve kalın yaptığından kanın akışkanlığını azaltır ve dolaşımını
zorlaştırır. Kan dolaşımının bu şekilde olumsuz etkilenmesi, dejeneratif
yetişkin hastalıklarının oluşmasını tetikler.Vücudumuzda biriken asitleri
azaltmanın üç yolu vardır. Bunlar; 1- Diyet 2- Egzersiz 3- Asitlerin nötralize edilmesi
(Alkali Su içmek) Diyet-Besinlerin oksijen ile yanması hücrelere yaşamak için
gerekli olan enerjiyi verir. Karbon hidratların yanması sonucu karbon hidratlar
enerjiye (Su ve Karbon - CO2+H2O) dönüşür. Diğer taraftan kolestrol ve yağ
asitlerinin kimyasal formülleri tam olarak yanmamış karbonhidratları gösterir.
Bunlar daha sonra ihtiyaç duyulduğunda enerji sağlaması amacı ile depolanırlar.
Eğer sıkı bir diyet yapılırsa vücudumuz bu depolanmış yağ asitlerini yakarak
gerekli enerjiyi sağlar. Bu şekilde kilo kaybederiz. Kilo almamızın nedeni her
zaman yağlı yemek değildir. Fazla miktarda alınan karbonhidratların tam
yakılamaması bunların yağ asidi şeklinde vücutta birikmesine yol açar. Daha
anlaşılır şekilde söylemek gerekirse, yediklerimizi tam yakacak şekilde enerji
harcayamazsak, egzersiz yapmazsak yiyecekler yağa dönüşür. Karbonhidratlar
birçok biçimde bulunurlar. Genelde karbon ve hidrojenin oksijenle karışarak
çeşitli bağlar şeklinde yapılanması olarak görülürler. Bağların uzunluğuna ve
kısalığına göre karbonhidratlar kompleks ve basit karbon hidratlar olarak
sınıflandırılabilirler. Şeker gibi kısa bağlardan oluşan basit karbonhidratlar
çabuk yanarlar. Uzun bağlardan oluşan tahıl gibi kompleks karbon hidratlar ise
uzun zamanda yanarlar.Sağlıklı yaşam için önerilmiş birçok diyet programı
vardır. Bunlardan bir grup az karbonhidrat, çok protein ağırlıklı olup ilk
başta karbon hidrat tüketimini kısıtladığı için kilo vermede işe yarasa da daha
fazla protein tüketmenin getirdiği sonuç faydadan çok zarar verebilir.Protein
yakılıp okside olduğu zaman ürik asit ve amonyak atık olarak oluşur. Ürik asit
zehirli bir asit olduğundan alkali mineraller tarafından nötralize edilip
kandaki seviyesi kabul edilebilir düzeye kadar indirilmediği takdirde vücut
için son derece tehlikelidir. Vücut, bu dengeleme işini kemiklerden kalsiyum
çalarak yapar ve ürik asidi az zararlı üreye dönüştürür. Osteoporosis, yani
kemik erimesinin ana nedeni budur. Bazı insanlar zayıflama için diyet yaparken
asidik atıkları düşürücü ve vejeteryan ağırlıklı diyeti tercih ederler.
Başlangıçta bu tür diyetlerde başarı oranı yüksektir ancak zaman geçtikçe bu
kişilerin sağlıkları yetersiz beslenmeden dolayı yavaş yavaş bozulmaya
başlayabilir. Bu tür problemlerle karşılaşmamanın yolu dengeli ve doğal beslenmektir.
Vücudun ister protein, ister karbonhidrat ister yağ olsun her türlü besine
ihtiyacı vardır ve ihtiyacı olan maddeleri organik veya inorganik olsun, bu
besinler içinden çekip alacak düzenlemeye sahiptir. Bugünün çok doğal olmayan
beslenme koşullarında asit/alkali dengesini ömür boyu sürecek ve sıkıntılı bir
diyetle yapmak yerine bu nötralize işlemini her gün zaten zahmetsizce
yaptığımız su içme işlemine bırakmak, normal su yerine alkali su kullanmak en
akılcı ve en etkili yoldur. Egzersiz
Uygun egzersizler, kan dolaşımını hızlandırması, yağ yakımı, terlemeyi
arttırması gibi olumlu etkiler doğurur. Ancak kişinin metabolizmasına uygun
olmayan egzersizler, daha fazla hücre yıkımı ve daha fazla asidik atık
üreteceğinden tam aksine fayda yerine zararlı sonuçlar doğurabilir. Ayrıca
düzenli egzersizler, sadece yağ asitleri üzerinde etkili olduklarından sülfat,
ürik asit, böbrek taşı kimyasalları gibi diğer asidik atıklar üzerinde olumlu
etkisi yoktur. Asitlerin nötralize
edilmesi (Alkali Su içmek) Asitlerin oluştuktan hemen sonra nötralize edilmesi,
kandaki asit dengeleyici bikarbonatların yüksek tutulması ile mümkün olur.
Bunun en temiz ve en etkili yolu ise alkali su tüketmektir. Alkalilik, yağ
asitlerini yakmaz onları çözer, nötralize eder ve sıvılaştırarak böbreklerden
güvenli şekilde atılmasını sağlar.Özetle alkali su üreten özel bulunmuş Alkali
su üreteçleri piyasada 750 TL satılıyorken ben size 300 TL sına inanılmaz bir
fiata bu makineyi evinize kadar getirip montaj yaparak kullanımıza açıyorum sakın
yanlış anlamayın Alkali Su piyasada milleti kandıran su süzme araçları değildir
ve her üç ayda bir yok kumunu değiştir yok filtresini değiştir denilmez bir
defa kurulup evinizde elektrik oldukça 12 volt ile çalışır ve sizi yaşamdaki
hastalıklardan aynen korur gözetir.Bütün dünyada on yıl önce Japonların ve
Korelilerin bulduğu yöntemle Alkali su üreteçleri imal edilmektedir ama bizim
size önerdiğimiz tam bir mucize aracıdır.Merak edenler ve bu yazıyı okuyanlar
lütfen benimle 0.542.242 1281 GSM telefondan acil temasa geçsinler ki onlara
yardım edebileyim.Sakın herkes değil sadece Alkali Suyun gücüne inananlar
arasınlar ve evde içtiğiniz damacana sularının asıl zararlarının yada
yararlarının ne olduğunu öğrenmek isteyenler arasınlar bekliyorum.LOKMAN HEKİMİN
SIRRI ALKALİ SU REÇETESİ ALMAK İSTEYENLER UYUMAYIN VE BANA İNANIN SONUÇTA
MEMNUN KALACAKSINIZ İNANIN BANA TEŞEKKÜR EDECEKSİNİZ HAYDİ HAYIRLISI ŞU MÜBAREK
RAMAZAN GÜNLERİNDE SİZLERE ŞİFA DAĞITALIM….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder