23 Ağustos 2012 Perşembe

KEPİRTEPE TÜMÜLÜSÜ


LÜLEBURGAZ-KEPİRTEPE TÜMÜLÜSÜ ÖZDİRENÇ ARAŞTIRMASI-1992
RESISTIVITY RESEARCH ON THE LÜLEBURGAZ-KEPİRTEPETUMUU IN 1992
Mahmut G. DRAHOR*
1. ÇALIŞMA ALANI VE ARAŞTIRMANIN AMACI
    Trakya tümülüsler açısından oldukça zengin bir bölgedir. Bölgedeki tümülüsler üzerinde ilk sistemli kazılar 1936 yılında Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından başlatılmış ve dört yıl süreyle yapılan kazılar sonucunda; Kırklareli, Vize ve Lüleburgaz yöresinde birçok mezar ortaya çıkarılmıştır. "Antik adı önceleri Bergule, daha sonra Arkadiapolis olan Lüleburgaz'ın aşağı yukarı 4 km doğusunda yer alan Umurca köyü yakınındakitümülüsler,1937 yılında araştmlmış ve A-D harfleri ile gösterilen dört tümülüsten üçü açıldığı halde bunlardan yalnız B tümülüsü buluntu vermiştir" (S. Orıurkan, 1988). Umurca-B tümülüsü 66 m çapında, 11 m yüksekliğindedir. Kazılar sonucunda; tümülüste iki aynı mezar bulunmuştur. Ana mezar tümülüsün ortasındadır ve iki kadın iskeleti ve birçok zengin hediye içermektedir. Diğeri ise, tümülüsün eteğinde ve sonraki çağlarda yapılmış bir mezardır. Prof. Dr. A. Müfid Mansel 4 yıl boyunca yaptığı çalışmalar, Kubbeli Mezarlar, Trakya Hafriyatı ve Trakya'nın Kültür ve Tarihi adlı kitaplarda toplamıştır. Bu yayınlarda Kepirtepe tümülüsü ile ilgili araştırmalara rastlanmamaktadır. Kepirtepe  tümülüsü yükseklik ve çap açısından bölgenin bilinen en büyük tümülüsüdür,
   Böylece, içinde önemli bir mezar barındırabileceği düşünülebilir. Tümülüs Kırklareli ili Lüleburgaz ilçesi Yenibedir köyünün yaklaşık 1 km doğusundadır. Tepe, 21 m yüksekliğinde ve 100 m çapında bir büyüklüğe sahiptir. Büyüklüğü göz önüne alındığında, bir kral tümülüsü olma olasılığı çok yüksektir. Ayrıca ES karayoluna olan yakınlığı (yaklaşık olarak 1350-60 m) tümülüsün korunmasım sağlamaktadır. Kuzey bölümünde bazı fıziksel girişimlerin etkisi görülmesine karşın, genelde yüzeyi oldukça düzgündür.Büyüklüğü ve karayoluna olan yakınlığı turizme açılabileceği düşüncesini doğurmuştur. Bu amaçla, Edirne ve Kırklareli Kültür Müdürlükleri tarafından sağlanan izinlerle mezar odasının yeri ile tümülüsün konumunu belirlemek için Ekim-1992 tarihinde jeofizik özdirenç çalışmaları yapılmıştır.
2. ÇALIŞMA PLANI Kepirtepe tümülüsü dış görünüş açısından oldukça düzgündür. 21 m lik yüksekliği ve 100 m lik çapı gözönüne alındığında; araştırmanın zor1uğu ortadadır ve araştırma zamanı da buna bağlı olarak artmaktadır. Bu etkilerin göz önüne alınmasıyla, tümülüs üzerinde ışınsal bir örnekleme kullanmanın en doğru yöntem olacağı düşünülmüştür. Örnekleme; tümülüsün tepe noktasından başlamak üzere birbiriyle 3001ik açı yapan 3 m nokta aralıklı profıllerden oluşmaktadır (Şekil: 1). Trakya tümülüslerinin önemli özelliklerinden biri de, genellikle mezar odalarının tümülüsUn merkezine yerleştirilmesidir. Eğer Kepirtepe tümülüsünde de böyle bir olay varsa, mezarın tepe noktasından yaklaşık 15-20 m derinlikte olması gerekir. B~. derece büyük bir tümülüste dizilim seçiminde çok dikkatli olunmalıdır. Orneğin; böyle bir tümülüsün Wenner gibi bakışık bir dizilimle araştırılması olanaksızdır. çünkü; elektrod aralığının 25 m seçildiği düşünülürse, akım elektrodlan arası uzaklık 75 m gibi 'çok büyük bir değere sahip olacaktır (tümülüs çapının 100 m olduğu gözönüne alınmalıdır). Böylece topografyadan dolayı büyük yanılgılar ortaya çıkacaktır. Bu sorunu en aza indirmek amacıyla, iki elektrod dizilimi kullanmak en yararlısıdır. Bu sorunlar gözönüne alınarak araştırmada en az işçilik ve açılım uzaklığı gerektiren twin dizilimi seçilmiştir. Bu dizilirnde bir akım ve bir gerilim elektrodu sonsuza atılmakta, diğer gerilim ve akım elektrodu ise alan üzerinde gezdirilerek ölçü alınmaktadır (Şekil: 2). Ayrıca, en büyük inceleme derinliğine bu dizilimin sahip olması da araştırma açısından önemlidir. Topografya etkisini en aza indirmek için; açılım doğrultulan topografik konturlara koşut seçilmiştir. Tümülüsün doğal yapısı ve topografya sorunu, açılımların ancak 12 m yedeğin uzanabilmesine olanak tanımıştır. Böylece; ölçümler 2, 5, 8 ve 12 m araştırma derinliklerinde yapılabilmiştir.
3. ÖLÇÜMLER VE DEGERLENDİRME Ölçümler METZ SAS-203 tipi sinyal ortalama sistemli (signal average system) bir özdirenç aletiyle yapılmıştır. Akım, ölçüm derinliklerine 14bağlı olarak sabit 10 ve 20 mA düzeylerinde tutulmuştur. Böylece; ortamdan aynı düzeyde akım geçişi sağlanarak buna karşı oluşan tepkiler ölçülmüştür. Veriler, birbirleriyle 30° lik açı yapan profillerin 2, 5, 8 ve 12 m araştırma derinliklerinde ölçülmesiyle toplanmıştır. Toplanan veriler, değişik derinliklerde konturlanarak görünür özdirenç haritaları elde edilmiştir.'Haritalara bakıldığında, tüm derinlik düzeylerinde, tümülüsün ilginç bir karakteri ortaya çıkmaktadır. Tümülüsün doğu ve güney bölümleri arası yüksek özdirençli konturlanmalar gösterirken, batı bölümü oldukça düşük özdirenç değerlerine sahiptir (Şekil: 3, 4). Bu da tepenin iki farklı birimden oluştuğunu ortaya koymaktadır. Nitekim, tepenin batı bölümündeki toprak birimlerinin çok ince taneli, doğu ve güneydoğu bölümlerindeki birimlerin ise daha kalın taneli ve ufak mıcırlarla karışık olduğu gözlenmektedir. Ayrıca, derine doğru gidildikçe özdirenç korunlanmalarının döngüsel bir özellik kazandığı da gözlenmektedir. Yine ok işareti ile görülen bölümdeki düşük özdirençli alanın da önemli bir özelliği simgelediği düşünülebilir (Şekil: 4). Elde edilen veriler; yüzey düzensizliği ve değme sorunundan oluşan gürültüleri yoketmek için alçak geçişli süzgeçlerden geçirilmiş ve derinlik düzeylerine göre haritalanmıştır(Şekil: 4). Haritalardan da görüldüğü gibi; tümülüsün güneyi ile doğusu arasında kalan bölüm diğer bölümlere göre daha yüksek özdirenç değerlerine sahiptir. Aynca; araştırma derinliği arttıkça tümülüs belirgin bir döngüsellik kazanmıştır. Ok işaretiyle gösterilen 2, 5 ve 8 m haritalannda görünen kuzeyde ve kuzeydoğudaki belirtiler, 12 m haritasında yokolmaktadırlar. Böylece bu belirtilerin yüzeye yakın düzensizliklerden oluştuğu sanılmaktadır. Aynca, bu düzensizliklerin sığ kültürel katmanlardan oluşabileceği de gözönünde tutulmalıdır. Tümülüsün batı bölümü, diğer bölümlere göre düşük özdirençli değerlerden oluşan bir görünüm sergilemektedir. Bu sonuçlara dayanarak bu bölümün farklı bir fiziksel karaktere sahip olduğu söylenebilir. Tepeye çok yakın ve kuzeydoğuda gözlenen düşük özdirençli belirtilerin ise, kültürel bir yapının etkisinden olabileceği sanılmaktadır. Tümülüs içerisinde varlığı düşünülen mezarın belirlenebilmesi ve tümülüsün uzanımlarının bulunabilmesi için, verilere sinyal/gürültü oranını arttırıcı işlemler uygulanmıştır. Bu amaçla veriler öncelikle sinyal belirleme (signal detection) süzgeçlemesinden geçirilmiştir. Buradan elde edilen yorumları güçlendirmek amacıyla da çapraz ilişki (cross-correlation) ve ters evrişim (deconvolution) işlemlerinden geçirilerek, daha iyi bir sinyal/gürültü oranı elde edilmeye çalışılmıştır. Yapılan bu çalışmalardan sonra, tümülüsün tepesine yakın ve kuzeydoğuda görülen belirtinin iyi bir ayrımlılığa sahip olduğu görülmüştür. Aynca, belirti tüm derinlik haritalannda görülmesiyle de ilginç bir özelliğe sahiptir. Sinyal/gürültü ora-15.nım arttırıcı işlemlerden sonra, tepenin güneyi ile doğusu arasında kalan alanlardaki yüksek özdirençli belirtiler daha iyi bir ayrımlığa sahip olmuşlardır. Tepede görülen önemli diğer bir özellik de derine doğru inildikçe özdirenç değerlerinin döngüsel bir konturlanma özelliğine sahip olmasıdır. Uygulanan farklı sinyal analiz işlemleri, bu sonucu daha da 00- ilirginleştirmiştir (Şekil: 3, 4). Veriler 4 ayrı derinlik düzeyinde toplandığından; aynı zamanda bir sondaj niteliği de taşımaktadır. Bunların derinlik kesitlerinin çıkarılarak, profiller boyunca düşey özdirenç değişimlerindeki değişimler araştırılmıştır (Şekil: 7, 8, 9, 10). Şekillerden de görüldüğü gibi, tepenin güneyi ile doğusu arasında kalan. bölgedeki kesitlerin. özdirenç değişimleri, önemli farklara sahiptir. Bu özellik aranılan kültürel nesnelerin tümülüsün bu bölümünde olabileceğini düşündürmektedir. .
4. SONUÇLAR VE ÖNERİLER Ekim-1992'de Lüleburgaz-Kepirtepe tümülüsü üzerinde yapılan jeofizik özdirenç çalışma1anndanşu sonuçlar elde edilmiştir:
ı. tümülüsün batı bölümü düşük özdirençli değerler göstermesine karşın, diğer bölümleri (özellikle doğu ve güney) yüksek özdirençli değerlere sahiptir. Bu özellik tepenin iki farklı toprak birimine sahip olduğunu ve yüksek özdirençli bölgenin mezar yerleşimi açısından uygun olabileceğini göstermiştir.
2. tepenin orta noktasına yakın olan kuzeydoğudaki belirtinin düşük özdirençli karaktere sahip olması ve genişliği düşünüldüğünde büyük bir boşluğa karşılık gelebileceği düşünülebilir. Ayrıca, tepenin güneyi ile doğusu arasında bulunan ve tepenin eteğine yakın yüksek özdirençli değerlerin bir kreps duyannın etkisinden kaynaklandığı sanılmaktadır. Bu ikisonuç birleştirildiğinde, tepenin bu bölümünde bir mezann varlığını gösteren işaretler ortaya çıkmaktadır. Ancak araştırmalar, çalışma dönemindeki iklimsel olumsuzluklardan dolayı tümüyle bitirilememiştir. Bu nedenle bu süre içerisinde elde edilen verilere dayanarak kesin sonuçlar vermek yanıltıcı olabilir. Mezar odasının belirlenmesi amacıyla özellikle tepenin doğu ve güney bölümleri arasında kısa süreli araştırmalar ve özdirenç sondajlamasına yönelik çalışmalar yapılması önerilmektedir. Haritalardan da görüldüğü gibi ilginç özellikler gösteren. belirtiler üzerinde yapılacak ayrıntılı özdirenç çalışmaları, mezarın yeri ve konumu konusunda daha ayrıntılı sonuçlar vererek, yapılacak kazıya büyük oranda yol gösterecektir.
TEŞEKKÜR
 Bu araştırma; Edirne ile Kırklareli il Kültür Müdürlükleri ve Trakya Universitesi Arkeoloji Bölümüyle yapılan uyumlu işbirliği ile başanlmıştır. Bu konuda Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Müdürü, Sayın Ömer Yörükoğlu'na, Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ozkan Ertuğrul'a, araştırmalar sırasında gerekli desteği sağlayan Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Sayın Prof, Dr. A. Güngör Taktak'a çalışmalara ilgi gösteren Yenibedir köyü halkı ve muhtarlığına, öğrencilerim A. Levent Akyol, Ozkan Bayrı, Engin Deniz, Emine Dilaver ve Tarkan Tarakçı'ya çalışmalar sırasında yeni bir araştırma dalına karşı sıcak ilgi duyup, yardım eden Trakya Universitesi Arkeoloji Bölümü öğrencilerine sonsuz teşekkürler.
YARARLANILAN KAYNAKLAR AITKEN, M.I., 1974, Physics and archaeology, 2nd ed: Olarendon Press, Oxford.
BERNABINI, M., BRIZZOLARI, E.. MONNA, D., PADULA, G., PIRO, S., E VERSINO, L. 1985, Indlvlduazione di cavita 'sepolte medlante prospezione geoeleurica. Esempio di appllcazione: ricerca di tombe nella necropoli sabina di Colle del Forno nei pressi Montelibretti
(Roma): Bollettino del Servizio Geologico D'italia, Vol: 23, pp: 67-80.
BERNABINI, M., BRIZZ0LARI, E. and PIRO, S. 1988, Improvement of signal-to-noise ratio in resistivity profiles: Geophysical Prospecting, 36,559-570.
CLARK, A. 1975. Archaeological Prospecting: A progress report: Journal of Archaeological Science, 2, 297-314.
DRAHOR, M.G. 1991. Arkeolojik alanlarda jeofiziksel prospeksiyonun önemi: IX. Araştırma Sonuçları Toplantısı, s: 235-250.
DRAHOR, M.G. 1992, Ahmetli Çiftlikkırı tümülüsü özdirenç araştırma raporu: DEÜ, 43 sayfa.
DRAHOR,M.G. 1992, Ahmetli Çiftlikkırı tümülüsü özdlrenç araşıınnası-1991: XIV. Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu özet kitapçığı.
RJLLER,B.D., 1967, Two dimensional frequency arıalysis and design of grid operators: Mining Geophys., 2, 658-708.
HESSE, A., JOLlVET, A. and TABBAGH, A., 1986, New prospecıs in shallow depth electrical surveying for archaeological and pedological applicaticns: Geophysics, vol: 51, no: 3, p: 585-594.
MANSEL, A.M. 1943, Trakya-Kırklareli kubbeli mezarlar ve sahte kubbe ve kemer problemi: Türk Tarih Kurumu Yayınları, VI. seri,No: 2, 34 sayfa.
17ONURKAN, S., 1988, Doğu Trakya tümülüsleri maden eserleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları VI. Dizi, s. 26, 118 sayfa.
PATTANTYUS-A., M. 1986, Geophysica1 results in archaeology in Hungary: Geophysics, Vol: 51, No: 3, p: 561-567.
PRESS, W.H., FLANNERY, B.P., TEUKOLSKY, S.A. and VETTERLING, W.T. 1987, Numerical Recipes: Theart of scientific computing: Cambridge University Press.818 p.
TSOKAS, G.N. and ROCCA, A. Ch. 1986, Geophysica1prospecting at archaeologica1 sites with scme examples from Northem Greece: First Break, Vol: 4, No: 8, p: 31-39.
• Dr. Mahmut G. DRAHOR. Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mü-
hendisliği Bölümü 35100 Bornova-İZMİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder