LÜLEBURGAZ-KEPİRTEPE
TÜMÜLÜSÜ ÖZDİRENÇ ARAŞTIRMASI-1992
RESISTIVITY RESEARCH ON
THE LÜLEBURGAZ-KEPİRTEPETUMUU IN 1992
Mahmut G. DRAHOR*
1. ÇALIŞMA ALANI VE
ARAŞTIRMANIN AMACI
Trakya tümülüsler açısından oldukça zengin
bir bölgedir. Bölgedeki tümülüsler üzerinde ilk sistemli kazılar 1936 yılında
Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından başlatılmış ve dört yıl süreyle yapılan
kazılar sonucunda; Kırklareli, Vize ve Lüleburgaz yöresinde birçok mezar ortaya
çıkarılmıştır. "Antik adı önceleri Bergule, daha sonra Arkadiapolis olan
Lüleburgaz'ın aşağı yukarı 4 km doğusunda yer alan Umurca köyü yakınındakitümülüsler,1937
yılında araştmlmış ve A-D harfleri ile gösterilen dört tümülüsten üçü açıldığı
halde bunlardan yalnız B tümülüsü buluntu vermiştir" (S. Orıurkan, 1988).
Umurca-B tümülüsü 66 m çapında, 11 m yüksekliğindedir. Kazılar sonucunda;
tümülüste iki aynı mezar bulunmuştur. Ana mezar tümülüsün ortasındadır ve iki
kadın iskeleti ve birçok zengin hediye içermektedir. Diğeri ise, tümülüsün
eteğinde ve sonraki çağlarda yapılmış bir mezardır. Prof. Dr. A. Müfid Mansel 4
yıl boyunca yaptığı çalışmalar, Kubbeli Mezarlar, Trakya Hafriyatı ve
Trakya'nın Kültür ve Tarihi adlı kitaplarda toplamıştır. Bu yayınlarda
Kepirtepe tümülüsü ile ilgili araştırmalara rastlanmamaktadır. Kepirtepe tümülüsü yükseklik ve çap açısından bölgenin
bilinen en büyük tümülüsüdür,
Böylece, içinde önemli bir mezar barındırabileceği
düşünülebilir. Tümülüs Kırklareli ili Lüleburgaz ilçesi Yenibedir köyünün
yaklaşık 1 km doğusundadır. Tepe, 21 m yüksekliğinde ve 100 m çapında bir
büyüklüğe sahiptir. Büyüklüğü göz önüne alındığında, bir kral tümülüsü olma
olasılığı çok yüksektir. Ayrıca ES karayoluna olan yakınlığı (yaklaşık olarak 1350-60
m) tümülüsün korunmasım sağlamaktadır. Kuzey bölümünde bazı fıziksel
girişimlerin etkisi görülmesine karşın, genelde yüzeyi oldukça düzgündür.Büyüklüğü
ve karayoluna olan yakınlığı turizme açılabileceği düşüncesini doğurmuştur. Bu
amaçla, Edirne ve Kırklareli Kültür Müdürlükleri tarafından sağlanan izinlerle
mezar odasının yeri ile tümülüsün konumunu belirlemek için Ekim-1992 tarihinde
jeofizik özdirenç çalışmaları yapılmıştır.
2. ÇALIŞMA PLANI Kepirtepe
tümülüsü dış görünüş açısından oldukça düzgündür. 21 m lik yüksekliği ve 100 m
lik çapı gözönüne alındığında; araştırmanın zor1uğu ortadadır ve araştırma
zamanı da buna bağlı olarak artmaktadır. Bu etkilerin göz önüne alınmasıyla,
tümülüs üzerinde ışınsal bir örnekleme kullanmanın en doğru yöntem olacağı
düşünülmüştür. Örnekleme; tümülüsün tepe noktasından başlamak üzere birbiriyle
3001ik açı yapan 3 m nokta aralıklı profıllerden oluşmaktadır (Şekil: 1). Trakya
tümülüslerinin önemli özelliklerinden biri de, genellikle mezar odalarının
tümülüsUn merkezine yerleştirilmesidir. Eğer Kepirtepe tümülüsünde de böyle bir
olay varsa, mezarın tepe noktasından yaklaşık 15-20 m derinlikte olması
gerekir. B~. derece büyük bir tümülüste dizilim seçiminde çok dikkatli
olunmalıdır. Orneğin; böyle bir tümülüsün Wenner gibi bakışık bir dizilimle
araştırılması olanaksızdır. çünkü; elektrod aralığının 25 m seçildiği
düşünülürse, akım elektrodlan arası uzaklık 75 m gibi 'çok büyük bir değere
sahip olacaktır (tümülüs çapının 100 m olduğu gözönüne alınmalıdır). Böylece
topografyadan dolayı büyük yanılgılar ortaya çıkacaktır. Bu sorunu en aza
indirmek amacıyla, iki elektrod dizilimi kullanmak en yararlısıdır. Bu sorunlar
gözönüne alınarak araştırmada en az işçilik ve açılım uzaklığı gerektiren twin
dizilimi seçilmiştir. Bu dizilirnde bir akım ve bir gerilim elektrodu sonsuza
atılmakta, diğer gerilim ve akım elektrodu ise alan üzerinde gezdirilerek ölçü
alınmaktadır (Şekil: 2). Ayrıca, en büyük inceleme derinliğine bu dizilimin sahip
olması da araştırma açısından önemlidir. Topografya etkisini en aza indirmek
için; açılım doğrultulan topografik konturlara koşut seçilmiştir. Tümülüsün
doğal yapısı ve topografya sorunu, açılımların ancak 12 m yedeğin
uzanabilmesine olanak tanımıştır. Böylece; ölçümler 2, 5, 8 ve 12 m araştırma
derinliklerinde yapılabilmiştir.
3. ÖLÇÜMLER VE
DEGERLENDİRME Ölçümler METZ SAS-203 tipi sinyal ortalama sistemli (signal
average system) bir özdirenç aletiyle yapılmıştır. Akım, ölçüm derinliklerine 14bağlı
olarak sabit 10 ve 20 mA düzeylerinde tutulmuştur. Böylece; ortamdan aynı
düzeyde akım geçişi sağlanarak buna karşı oluşan tepkiler ölçülmüştür. Veriler,
birbirleriyle 30° lik açı yapan profillerin 2, 5, 8 ve 12 m araştırma
derinliklerinde ölçülmesiyle toplanmıştır. Toplanan veriler, değişik
derinliklerde konturlanarak görünür özdirenç haritaları elde edilmiştir.'Haritalara
bakıldığında, tüm derinlik düzeylerinde, tümülüsün ilginç bir karakteri ortaya
çıkmaktadır. Tümülüsün doğu ve güney bölümleri arası yüksek özdirençli konturlanmalar
gösterirken, batı bölümü oldukça düşük özdirenç değerlerine sahiptir (Şekil: 3,
4). Bu da tepenin iki farklı birimden oluştuğunu ortaya koymaktadır. Nitekim,
tepenin batı bölümündeki toprak birimlerinin çok ince taneli, doğu ve güneydoğu
bölümlerindeki birimlerin ise daha kalın taneli ve ufak mıcırlarla karışık
olduğu gözlenmektedir. Ayrıca, derine doğru gidildikçe özdirenç korunlanmalarının
döngüsel bir özellik kazandığı da gözlenmektedir. Yine ok işareti ile görülen
bölümdeki düşük özdirençli alanın da önemli bir özelliği simgelediği
düşünülebilir (Şekil: 4). Elde edilen veriler; yüzey düzensizliği ve değme
sorunundan oluşan gürültüleri yoketmek için alçak geçişli süzgeçlerden
geçirilmiş ve derinlik düzeylerine göre haritalanmıştır(Şekil: 4). Haritalardan
da görüldüğü gibi; tümülüsün güneyi ile doğusu arasında kalan bölüm diğer bölümlere
göre daha yüksek özdirenç değerlerine sahiptir. Aynca; araştırma derinliği
arttıkça tümülüs belirgin bir döngüsellik kazanmıştır. Ok işaretiyle gösterilen
2, 5 ve 8 m haritalannda görünen kuzeyde ve kuzeydoğudaki belirtiler, 12 m
haritasında yokolmaktadırlar. Böylece bu belirtilerin yüzeye yakın
düzensizliklerden oluştuğu sanılmaktadır. Aynca, bu düzensizliklerin sığ
kültürel katmanlardan oluşabileceği de gözönünde tutulmalıdır. Tümülüsün batı
bölümü, diğer bölümlere göre düşük özdirençli değerlerden oluşan bir görünüm
sergilemektedir. Bu sonuçlara dayanarak bu bölümün farklı bir fiziksel
karaktere sahip olduğu söylenebilir. Tepeye çok yakın ve kuzeydoğuda gözlenen
düşük özdirençli belirtilerin ise, kültürel bir yapının etkisinden olabileceği
sanılmaktadır. Tümülüs içerisinde varlığı düşünülen mezarın belirlenebilmesi ve
tümülüsün uzanımlarının bulunabilmesi için, verilere sinyal/gürültü oranını
arttırıcı işlemler uygulanmıştır. Bu amaçla veriler öncelikle sinyal belirleme
(signal detection) süzgeçlemesinden geçirilmiştir. Buradan elde edilen
yorumları güçlendirmek amacıyla da çapraz ilişki (cross-correlation) ve ters
evrişim (deconvolution) işlemlerinden geçirilerek, daha iyi bir sinyal/gürültü
oranı elde edilmeye çalışılmıştır. Yapılan bu çalışmalardan sonra, tümülüsün
tepesine yakın ve kuzeydoğuda görülen belirtinin iyi bir ayrımlılığa sahip
olduğu görülmüştür. Aynca, belirti tüm derinlik haritalannda görülmesiyle de
ilginç bir özelliğe sahiptir. Sinyal/gürültü ora-15.nım arttırıcı işlemlerden
sonra, tepenin güneyi ile doğusu arasında kalan alanlardaki yüksek özdirençli belirtiler
daha iyi bir ayrımlığa sahip olmuşlardır. Tepede görülen önemli diğer bir
özellik de derine doğru inildikçe özdirenç değerlerinin döngüsel bir
konturlanma özelliğine sahip olmasıdır. Uygulanan farklı sinyal analiz
işlemleri, bu sonucu daha da 00- ilirginleştirmiştir (Şekil: 3, 4). Veriler 4
ayrı derinlik düzeyinde toplandığından; aynı zamanda bir sondaj niteliği de
taşımaktadır. Bunların derinlik kesitlerinin çıkarılarak, profiller boyunca
düşey özdirenç değişimlerindeki değişimler araştırılmıştır (Şekil: 7, 8, 9,
10). Şekillerden de görüldüğü gibi, tepenin güneyi ile doğusu arasında kalan.
bölgedeki kesitlerin. özdirenç değişimleri, önemli farklara sahiptir. Bu özellik
aranılan kültürel nesnelerin tümülüsün bu bölümünde olabileceğini
düşündürmektedir. .
4. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Ekim-1992'de Lüleburgaz-Kepirtepe tümülüsü üzerinde yapılan jeofizik özdirenç
çalışma1anndanşu sonuçlar elde edilmiştir:
ı. tümülüsün batı bölümü
düşük özdirençli değerler göstermesine karşın, diğer bölümleri (özellikle doğu
ve güney) yüksek özdirençli değerlere sahiptir. Bu özellik tepenin iki farklı
toprak birimine sahip olduğunu ve yüksek özdirençli bölgenin mezar yerleşimi
açısından uygun olabileceğini göstermiştir.
2. tepenin orta
noktasına yakın olan kuzeydoğudaki belirtinin düşük özdirençli karaktere sahip
olması ve genişliği düşünüldüğünde büyük bir boşluğa karşılık gelebileceği
düşünülebilir. Ayrıca, tepenin güneyi ile doğusu arasında bulunan ve tepenin
eteğine yakın yüksek özdirençli değerlerin bir kreps duyannın etkisinden kaynaklandığı
sanılmaktadır. Bu ikisonuç birleştirildiğinde, tepenin bu bölümünde bir mezann
varlığını gösteren işaretler ortaya çıkmaktadır. Ancak araştırmalar, çalışma
dönemindeki iklimsel olumsuzluklardan dolayı tümüyle bitirilememiştir. Bu
nedenle bu süre içerisinde elde edilen verilere dayanarak kesin sonuçlar vermek
yanıltıcı olabilir. Mezar odasının belirlenmesi amacıyla özellikle tepenin doğu
ve güney bölümleri arasında kısa süreli araştırmalar ve özdirenç sondajlamasına
yönelik çalışmalar yapılması önerilmektedir. Haritalardan da görüldüğü gibi
ilginç özellikler gösteren. belirtiler üzerinde yapılacak ayrıntılı özdirenç
çalışmaları, mezarın yeri ve konumu konusunda daha ayrıntılı sonuçlar vererek,
yapılacak kazıya büyük oranda yol gösterecektir.
TEŞEKKÜR
Bu araştırma; Edirne ile Kırklareli il Kültür
Müdürlükleri ve Trakya Universitesi Arkeoloji Bölümüyle yapılan uyumlu işbirliği
ile başanlmıştır. Bu konuda Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Müdürü,
Sayın Ömer Yörükoğlu'na, Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr.
Ozkan Ertuğrul'a, araştırmalar sırasında gerekli desteği sağlayan Jeofizik
Mühendisliği Bölüm Başkanı Sayın Prof, Dr. A. Güngör Taktak'a çalışmalara ilgi
gösteren Yenibedir köyü halkı ve muhtarlığına, öğrencilerim A. Levent Akyol,
Ozkan Bayrı, Engin Deniz, Emine Dilaver ve Tarkan Tarakçı'ya çalışmalar
sırasında yeni bir araştırma dalına karşı sıcak ilgi duyup, yardım eden Trakya
Universitesi Arkeoloji Bölümü öğrencilerine sonsuz teşekkürler.
YARARLANILAN KAYNAKLAR AITKEN,
M.I., 1974, Physics and archaeology, 2nd ed: Olarendon Press, Oxford.
BERNABINI, M.,
BRIZZOLARI, E.. MONNA, D., PADULA, G., PIRO, S., E VERSINO, L. 1985,
Indlvlduazione di cavita 'sepolte medlante prospezione geoeleurica. Esempio di
appllcazione: ricerca di tombe nella necropoli sabina di Colle del Forno nei
pressi Montelibretti
(Roma): Bollettino del
Servizio Geologico D'italia, Vol: 23, pp: 67-80.
BERNABINI, M., BRIZZ0LARI,
E. and PIRO, S. 1988, Improvement of signal-to-noise ratio in resistivity
profiles: Geophysical Prospecting, 36,559-570.
CLARK, A. 1975.
Archaeological Prospecting: A progress report: Journal of Archaeological
Science, 2, 297-314.
DRAHOR, M.G. 1991.
Arkeolojik alanlarda jeofiziksel prospeksiyonun önemi: IX. Araştırma Sonuçları
Toplantısı, s: 235-250.
DRAHOR, M.G. 1992,
Ahmetli Çiftlikkırı tümülüsü özdirenç araştırma raporu: DEÜ, 43 sayfa.
DRAHOR,M.G. 1992,
Ahmetli Çiftlikkırı tümülüsü özdlrenç araşıınnası-1991: XIV. Kazı, Araştırma ve
Arkeometri Sempozyumu özet kitapçığı.
RJLLER,B.D., 1967, Two
dimensional frequency arıalysis and design of grid operators: Mining Geophys.,
2, 658-708.
HESSE, A., JOLlVET, A.
and TABBAGH, A., 1986, New prospecıs in shallow depth electrical surveying for
archaeological and pedological applicaticns: Geophysics, vol: 51, no: 3, p: 585-594.
MANSEL, A.M. 1943,
Trakya-Kırklareli kubbeli mezarlar ve sahte kubbe ve kemer problemi: Türk Tarih
Kurumu Yayınları, VI. seri,No: 2, 34 sayfa.
17ONURKAN, S., 1988,
Doğu Trakya tümülüsleri maden eserleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları VI. Dizi,
s. 26, 118 sayfa.
PATTANTYUS-A., M. 1986,
Geophysica1 results in archaeology in Hungary: Geophysics, Vol: 51, No: 3, p:
561-567.
PRESS, W.H., FLANNERY,
B.P., TEUKOLSKY, S.A. and VETTERLING, W.T. 1987, Numerical Recipes: Theart of
scientific computing: Cambridge University Press.818 p.
TSOKAS, G.N. and ROCCA,
A. Ch. 1986, Geophysica1prospecting at archaeologica1 sites with scme examples
from Northem Greece: First Break, Vol: 4, No: 8, p: 31-39.
• Dr. Mahmut G. DRAHOR.
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mü-
hendisliği Bölümü 35100
Bornova-İZMİR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder