Son Mektup...
Onlar 100 yıl
öncesinden kendisini hatırlatan isimsiz kahramanlar...Her biri için anıtlar,
abideler dikilse az gelir. Belki de onları bir asır sonra layıkıyla anmak ve
onların uğruna candan geçtikleri kutsal emanete (!) layık olmak
yapılabileceklerin en güzelidir.
Balkan Savaşları'nda
bir askerin annesine mektubu ne kadar hazindir...
"Sevgili anneciğim,
Ebediyyen kaybolmuş bir
evlad gibi, gönüllü olarak ikinci defa cepheye geldim. Fakat başım henüz
omuzlarımın üzerindedir. Meydan savaşlarında şehid olan silah arkadaşlarımı
düşündükçe pek mahzun oluyorum. Fırka ve alay ile beraber hareket ettiğimiz
zaman tahminen en az iki yüz kişiden meydana gelen bölüğümüzün harbe girdikten
sonra mevcudu ancak yirmi kişi kalabildi ? Saadet ve bedbahtlığım bu bir avuç
askere bağlıdır. Niçin üzüleyim ? İnsan ancak elli altmış sene kadar yaşayabiliyor.
Bu kadar kısa bir hayatı şimdi feda etmezsem belki bir daha bu güzel fırsatı
bulamam. Madem ki hepimiz öleceğiz; biraz erken veya biraz geç ölmekten ne
çıkar ? Sağlam bir taş gibi hareketsiz kalmaktansa, mesrurane parçalanarak
ezilmeyi tercih ederim. İster bir şarapnel parçası, ister bir süngü darbesi
olsun. Her ne suretle olursa olsun, yalnız bir defa öleceğim."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder