22 Temmuz 2013 Pazartesi

İSLAM DİNİ HAKKINDA BİR YORUM


Gerçek Din Hangisidir?

     İnsanoğlu kendini bildi bileli sormuştur? Yada merak etmiştir.“Ben nereden geliyorum, nereye gideceğim? Hayatımın anlamı ve amacı nedir? Ölümün mahiyeti nedir? Öldükten sonra bir yaşamın varlığı kesin mi? Cennet ve cehennem var mı? Hayatın kaynağı nedir? Evreni yaratan üstün Yaratıcı nerededir? Bu yüce Yaratıcı bizden tam olarak ne ister? İyi, kötü, doğru, yanlış nelerdir? Bunları nereden öğrenebilirim?" Bu gibi soruların cevaplarını insanlar çağlar boyu aramışlar, bunlar hakkında düşünmüş ve tartışmışlardır. Oysa bu sorulara her dönemde en doğru cevabı filozoflar değil, Allah katından indirilmiş "gerçek din" vermiştir.

     Yeryüzünden bugüne kadar insanlar tarafından ortaya atılmış pek çok din gelip geçmiştir. Şintoizm, Budizm, Şamanizm, Paganizm bunlardan bazılarıdır. Fakat bunların hiçbiri Allah tarafından indirilmemiş, bu bakımdan da bir felsefe ya da düşünce akımı olma niteliğini aşamamışlardır. Bir kısmı da sembolik ve kültürel anlamı olmak dışında hiçbir sosyal ya da kişisel sorunu çözme özelliğine sahip olamamışlardır. Bu dinleri ortaya atan kişiler de az önce sorduğumuz sorulara cevaplar aramışlar, kendilerince yanıtlar bulmuşlar, fakat bunların hiçbiri kesin ve köklü bir çözüm sağlayamamıştır.

   Ancak bir de bunlarla aynı sınıfa koyamayacağımız "Hak dinler" vardır. Hak dinleri diğerlerinden (batıl dinlerden) ayıran en önemli fark ilahi kaynaklı olmalarıdır. Allah hak dinin insanlar tarafından uydurulmuş diğer dinlerden, felsefi ya da sosyolojik sistemlerden üstünlüğünü şöyle bildirmektedir: “Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter.” (Fetih Suresi, 28)  “Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile.” (Saf Suresi, 9)

    İlahi kaynaklı dinlerden bugün mensubu bulunanlar Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam'dır. Başlangıçta her üçü de Allah katından indirilmiş, fakat Hıristiyanlık ve Musevilik bu dinleri tebliğ eden peygamberlerin (Hz. Musa, Hz. İsa) ölümlerinin ardından bozulmaya uğramışlardır. Hıristiyanlık ve Musevilikteki bozulma, ilk olarak bu dinlerin kitaplarında, yani İncil ve Tevrat'ta yaşanmış, bu ilahi kitaplara eklemeler ve çıkarmalar yapılmış, bunlar sayısız tahrifata uğratılmış, sonuçta birbirinden farklı birçok İncil ve Tevratlar ortaya çıkmıştır. Bu ilahi kitapların orijinalleri ise zamanla kaybolmuş ve unutulmuşlardır. Dolayısıyla bu dinlerin mensupları da Allah'ın başlangıçta gönderdiği ilahi dinden uzaklaşmış, din adamlarının, hahamların, rahiplerin sonradan uydurdukları çarpık bir din anlayışı üzerine inanç ve ibadetlerini, yaşam tarzlarını kurmuşlardır. Bugün de bu inanç ve anlayışlarını devam ettirmektedirler. Fakat tabi oldukları bu bozulmuş dinler, buraya kadar saydığımız sorunları çözmekten, yukarıda bazılarını belirttiğimiz soruları yanıtlamaktan çok uzak kalmışlardır.

    Bu dinlerin bozulmasının ardından Allah kıyamete kadar geçerli olacak en son ilahi kitap Kuran'ı göndermiş ve onu her türlü bozulmadan, tahrifattan koruyacağını bildirmiştir: “Hiç şüphesiz, zikri (Kuran'ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz.” (Hicr Suresi, 9)Kuran, Allah'ın koruması ile 14 asırdan beri hiçbir bozulmaya uğramadan günümüze kadar gelmiştir. Kuran'ın ilk yazılı nüshalarıyla bugün elimizde bulunan hali arasında hiçbir fark olmayışı, tek bir harfinin bile değişmemiş olması, dünyanın dört bir yanındaki okunmakta olan Kuran'ların hepsinin birbirinin aynısı olması, bu son ilahi kitabın Allah tarafından özel olarak korunmakta olduğunun en somut delilidir. Allah daha önce de çeşitli dönemlerde katından bir elçi göndererek, bazen de kitap indirerek mesajlarını insanlara iletmiştir. İlk insan olan Hz. Adem de, Allah tarafından elçi olarak yeryüzüne gönderilmiştir. Diğer bir deyişle ilk insanla birlikte insanlar Allah'ın varlığından haberdar olmuşlardır. Bundan sonra da Allah yeryüzüne pek çok elçi göndermiş, kitaplar indirmiştir. Bu gerçek Kuran'da şöyle haber verilir: “İnsanlar tek bir ümmetti, Allah müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi...” (Bakara Suresi, 213)

   Yukarıdaki ayette de belirtildiği gibi Allah dinini insanlara, kitapları ve elçileri aracılığıyla bildirir. Elçiler insanları bir yandan hesap günü ve sonsuz cehennem azabıyla uyarıp korkuturlarken, diğer yandan da sonsuz cennet hayatıyla müjdelerler. İnsanı yaratan Allah, hiç kuşkusuz onun dünyada nasıl bir düzende, ortamda rahat edeceğini de en iyi bilendir. Bu nedenle kullarından istediği yaşam tarzı ve ahlak modeli aslında onların hem dünyada yaşamlarını en güzel biçimde sürmelerini sağlar, hem de ahiretlerini kazanmalarına vesile olur. Kısaca din, gerek sosyal gerekse kişisel olarak insanların en ideal yapıya kavuşmaları için Allah tarafından rahmet olarak gönderilmiş bir sistemdir. Hak dinler, gönderildikleri dönemlerin ortam ve şartlarına göre farklı hükümler içermiş olsalar da, temelde aynı inanç ve ahlaki modeli insanlara sunmuşlardır. Hepsi, Allah'ın varlığı, birliği, sıfatları, insanın ve tüm varlıkların yaratılış amaçları, Allah'a nasıl kul olmak gerektiği, Allah'ın beğendiği ideal tavır, davranış ve yaşam biçiminin nasıl olması gerektiği, iyi, kötü, doğru, yanlış kavramlarının neler oldukları, insanın dünyadaki yaşamını nasıl düzenlemesi, sonsuz yaşamı için neler yapması gerektiği ve bunlar gibi konularda aynı temel gerçekleri insanlara aktarmışlardır.

    Bu açıdan bakıldığında Allah katında hak olan din tektir. Hz. Adem'den bu yana da insanlığa gönderilen hak dinlerin tümünün temeli İslam, yani "Allah'a teslim olmak" tır. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilir: “Hiç şüphesiz din, Allah katında İslam'dır...” (Al-i İmran Suresi, 19)

    Her ne kadar daha sonra getirdikleri peygamberlere ithaf olunarak, hak dinlere, "Yahudilik", "Musevilik", "Hıristiyanlık", "İsevilik" gibi isimler takılmışsa da bu peygamberlerin getirdikleri dinler hep aynı hak din yani İslam'dır. Tüm peygamberler de "Müslüman"dırlar. “... O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi "müslümanlar" olarak isimlendirdi...” (Hac Suresi, 78)

  Kuran'dan önce kendilerine kitap verilenlerin (Hıristiyan ve Yahudilerin) de gerçekte Müslüman oldukları, onlardan iman edenlerin ağızlarından Kuran'da şöyle aktarılır: “Bu (Kur'an)dan önce, kitap verdiklerimiz buna inanmaktadırlar. Onlara okunduğu zaman: "Biz ona inandık, gerçekten o, Rabbimiz'den olan bir haktır, şüphesiz biz bundan önce de müslümanlar idik" derler.” (Kasas Suresi, 52-53)

    Allah, Hıristiyanların ve Yahudilerin bu konudaki yanlış inançlarının doğrusunu Kuran'da şöyle bildirmiştir: “İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir müslümandı, müşriklerden de değildi.” (Al-i İmran Suresi, 67)Yine Kuran'a baktığımızda, peygamberlerin her devirde aynı temel ibadet ve inanç sistemini tebliğ ettikleri görülür: - Hz. Zekeriya için, "... O mihrapta namaz kılarken..." (Al-i İmran Suresi, 39) - Hz Şuayb için, "Dediler ki: 'Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor?'..." (Hud Suresi, 87) - İsmail peygamber için, "Halkına namazı ve zekatı emrediyordu..." (Meryem Suresi, 55), - İshak ve Yakup peygamberler içinse "...onlara hayrı kapsayan fiilleri namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik..." (Enbiya Suresi, 73) şeklinde bahsedilir.

-Başka bir ayette de, "Musa ve kardeşine vahyettik: '... evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın...'" (Yunus Suresi, 87) şeklinde bir ifade yer alır. - İsa Peygamber Allah'ın kendisine olan emirlerini sayarken ise şöyle der: " ... Bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti" (Meryem Suresi, 31). - Yine Kuran'da Hz. Lokman oğluna, "Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, marufu emret, münkerden sakındır..." (Lokman Suresi, 17) ve "...Ey oğlum, Allah'a şirk koşma. Şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür." (Lokman Suresi, 13) diye öğüt verir. - Hz. Meryem için de, "Meryem Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte ruku et " (Al-i İmran Suresi, 43) şeklinde buyurulur.

     Bunlar sadece belirli temel ibadetler ve inançlar konusunda Kuran'da aktarılan bazı örneklerdir ve bu örnekler çoğaltılabilir. Bunun sebebi bütün peygamberlere özde aynı hak dinin vahyedilmiş olmasıdır. Bu hak dinin temel ve değişmez düsturları bir ayette şöyle tekrarlanır: “Oysa onlar, dini yalnızca O'na halis kılan hanifler (Allah'ı birleyenler) olarak sadece Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı vermekten başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din budur.” (Beyyine Suresi, 5)

     Sonuçta Allah katında geçerli olan din İslam'dır. Bunun dışında olanlar ise kabul edilmeyeceklerdir. Bu kesin gerçek Kuran'da şöyle haber verilir: “Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.” (Al-i İmran Suresi, 85)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder